Hayvanlar dünyasına göz attığımız zaman kıskanmamak elde olmaz. Sonuçta Çitalar en hızlı kara hayvanıdır, mantis karidesi dünyanın en güçlü yumruğuna sahiptir ve kaplumbağalar yüzlerce yıl yaşayabilir. Ama ya insanlar? Kendimizi onlarla karşılaştırdığımız zaman oldukça aciz hissedebiliriz. Elbette bu noktada zekamız ile övünebiliriz. Ancak o konu bile biraz şaibeli. Diğer hayvanların sahip olduğu bu sınırda süper güçlerden bazılarına sahip olmak güzel olmaz mıydı?
Ancak size güzel haber. Kanepede oturmak size eğlenceli gelse de aslında insanlar koşmak için yaratılmıştır. Uzun mesafe koşmak söz konusu olduğu zamanlarda insanları hayvanlar geçemez. Bu noktada olası bir itiraz atlar için olacaktır. Atlar insanlardan daha hızlı olabilir, ancak onlardan daha uzun süre koşmaya dayanamazlar. Aslında 1980 yılından itibaren insan ve at arasında geleneksel bir maraton yapılıyor. Birbirinden farklı çok sayıda etabı içeren parkurda seneler boyunca süren yarışı çoğu zaman atlar kazandı.
İnsanı İyi Bir Koşucu Yapan Şey Nedir?
Ancak maraton keyfi bir mesafedir. Belki kısa mesafeler için çok hızlı koşucular değiliz, ama iş uzun süreli koşuya geldiğinde, yalnızca atı değil, hayvanlar aleminin bilinen birçok ünlü koşucusunu rahatlıkla geride bırakabilecek donanıma sahibiz. Bunun en temel nedeni de koşarken ani bir yükseliş gösteren vücut sıcaklığının üstesinden başarılı bir şekilde gelebilmemizdir. Diğer bir deyişle terlememizdir.
Derimizin altı, diğer tüm memelilerle karşılaştırıldığında, olağanüstü sayıda ter beziyle donatılmış durumda. Kürkten kurtulmuş ve kılların varlığını yalnızca belirli bölgelere indirgemiş olan vücudumuz da, sıcaklığı uzaklaştırma anlamında çok daha başarılı.
Ayrıca tendonlarımız uzun mesafelerde yarışırken bize avantaj sağlar. İnsan tendonları, yaylar gibi enerji depolayacak şekilde düzenlenmiştir. Yere basışla birlikte kinetik enerji, bacaklarımızda bulunan çok sayıda kasılabilir kirişte depolanır.
Bunlardan en önemlisi de, baldırın arka kısmındaki kasları topuk kemiğine bağlayarak, ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan büyük ve kalın Aşil tendonudur. Tüm bu özellikler sayesinde atalarımız av peşinde uzun süre koşup hayatta kalmayı başarmışlardı. Ancak günümüzde bu alışkanlığı halen devam ettiren insanlar da var.
Hızlı Koşanlar: Tarahumara Kabilesi
Günümüzde son model koşu ayakkabılarımızla spor olsun diye koşmaya devam edenlerimiz az da olsa halen var. Ancak Kuzey Meksika Kanyonlarında yaşayan Tarahumara kabilesi bizlerden biraz farklı. Onlar için koşmak bir yaşam biçimi.
Tarahumara Meksika’da yaşayan bir yerli halktır. Kendilerinden “hızlı koşanlar” anlamına gelen Rarámuri diye söz ederler. İletişim kurmak, ticaret yapmak ve avlamak için birkaç gün boyunca yüzlerce kilometre koşabilirler. Üstelik bunu genellikle neredeyse çıplak ayakları ile yaparlar. Bu kabile ile Christopher McDougall’ın 2009’da yazdığı kitabı Born to Run sayesinde tanıştık.
Tarahumaralar, son 400 yıl içinde yaşam biçimlerinde çok önemli bir değişim geçirmemişlerdir. İspanyol istilacılar Kuzey Amerika’ya ulaştığında, yerli halk için iki seçenek vardı: Ya savaşıp karşı koymak, ya da kaçıp uzaklaşmak. Mayalar ve Aztekler savaştılar. Tarahumaralar ise kaçtılar ve saklandılar. Bunun için mağaraları ve girintili çıkıntılı kayalık yapıları tercih ettiler. Günümüzde de hala bu alışkanlıklarını sürdürüyorlar.
Günümüzde halen mağaralarda, girintili çıkıntılı kayalıklarda yaşayan Tarahumara insanları, yaylacılık ile geçimlerini sağlamakta. Turizm gelirleri de olan ve modern olarak adlandırılan elektrik gibi yapılarla da tanışan bu insanlar koşmaktan vazgeçmiyorlar.
Tarahumaralar hakkındaki dikkat çekici şey ise günümüzde çözmeye çalışmak için tüm teknolojimiz ve beyin gücümüzle uğraştığımız kalp hastalığı, kolesterol ve kanser, suç, savaş, şiddet ve klinik depresyon gibi şeylerden Tarahumaralar’ın haberi olmaması.
Onların hayat felsefeleri basitlik üzerine kurulu. Tarahumaralar, GPS saatlerine, kalp atış hızını ölçen monitörlere, hız hesaplayıcılarına ve son model ayakkabılarına güvenmiyor. İşleri basit tutmak, yalnızca sürece odaklanmalarına izin veriyor. Belki de Tarahumaralar’ın yaptığı, hepimizin iki milyon yıl boyunca yaptığı şeydir. Bu bizleri yerimizden kalkmaya ikna edebilir.
Bunlara da göz atmak isteyebilirsiniz
- Dünyanın En Zor Yarışı: Barkley Maratonu
- Neden Bazı İnsanlar Ekstrem Sporlara Bağımlı Oluyorlar?
- Sıkıntılı Ama Çaresiz Değil: Doğada Yön Duygusunu Kaybetmek
- Başlangıcından Günümüze Bisikletin Kısa Tarihi
- Dünyanın En yaşlı Koşucusu: Fauja Singh
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Barefoot Running: worth going the extra mile?; Bağlantı: https://duremagazine.com/
- Are we born to run?; Bağlantı: www.ted.com/
- Why endurance running is humanity’s surprising hidden talent; Bağlantı: https://bigthink.com/
YolveMacera