Okuduğumuz romanların kahramanları ve hikayeleri kadar, yaşadıkları yerlerde bizleri sarar sarmalar. Bir çok romanda sadece kahramanların değil şehirlerin hikayelerini de dinleriz. İşte o şehir hikayeleridir aslında bize yazarı daha iyi tanıma ve anlama ipuçlarını veren. Dünyanın farklı köşelerinden ve dönemlerinden edebiyat tarihine geçmiş bir kaç yazarı ve onları etkileyen şehirleri tanıyalım…
Gabriel Garcia Marquez ve Aracataca
Yüzyıllık Yalnızlık, Kırmızı Pazartesi, Kolera Günlerinde Aşk gibi dünya edebiyat tarihinin en önemli örneklerinin yazarı Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, kendi deyimi ile “alabildiğine büyük Güney Amerika’nın mantık ötesi, aklı aşan gerçeklerini ve olaylarını” anlatır.
Latin Amerika’nın bitmek bilmeyen çalkantıları ile birlikte tarihini, insanını ve büyüdüğü toprakları anlatır. Yüzyıllık Yalnızlık’ın geçtiği Macondo, aslında kendi doğduğu Kolombiya’nın fakir köyü Aracataca’dır. Müze haline getirilen doğduğu ev, Kolombiya’nın en çok ziyaret edilen müzeleri arasındadır. Aracataca, Marquez sayesinde ismini tüm dünyaya duyurmuştur.
Dostoyevski ve St. Petersburg
Dostoyevski’nin kenti St. Petersburg Rusya’nın tarihi boyunca, sanat ve edebiyatın başkenti olmuştur. 500’ü aşkın köprüsü, kanalları, kiliseleri, katedralleri ve mimari dokusuyla masalsı ve etkileyici bir güzelliğe sahiptir.
Edebiyat tarihinin en ünlü Rus yazarlarından Dostoyevski’de şehrin masalsı güzelliğinin etkisinde kalmıştır. Petersburg Düşleri ve Karamozof Kardeşler‘de, St. Petersburg’u uzun uzun anlatır. Dostoyevski en sevilen romanlarından Beyaz Geceler‘de ise St. Petesburg’un 4 beyaz gecesinin muhteşem atmosferinde yaşanan aşkın öyküsünü eder.
James Joyce ve Dublin
20. yüzyılın en ünlü yazarlarından James Jones’un adı anıldığında, akla ilk gelen doğduğu ve büyüdüğü Dublin’i konu ettiği ‘Dublinliler’ isimli öykü kitabıdır. Joyce’un şehirde yaşayan halkı ve onların hikayelerini konu ettiği roman, özellikle kente ait detayları da anlatır.
Yaşadığı yüzyılı etkileyen yazarlar arasında yer alan Joyce, diğer eserlerinde de Dublin’i konu eder. Kent onun edebiyat serüvenine yön verecek kadar etkili olmuştur.
Victor Hugo ve Paris
19. yüzyılda Paris şehir planlamacılarının Notre Dame Katedrali’ni bakımsızlığından dolayı yıkmak istemeleri sonucunda; halkın ilgisini katedrale çekmek ve yenilenmesini sağlamak için Notre Dame’ın Kamburu isimli kitabını yazmış olması Hugo’nun Paris sevgisini anlatmak için mükemmel bir örnektir.
Ünlü yazar amacına da ulaşmış ve kitap katedralin yenilenmesinde büyük rol oynamıştır. Hugo her romanında farklı bir Paris’i anlatır. Notre Dame’ın Kamburu’nda Paris’in görkemini konu ederken, Sefiller’de bir sokak çocuğunun gözünden kentin karanlık yönünü işler.
Ünlü yazarın III. Napolyon tarafından sürgün edildiği Guernsey’de Paris’le ilgili bir kent rehberine yazdığı yazının coşkusu, kente duyduğu özlemi yansıtması açısından çok önemlidir.
Ernest Hemingway ve Havana
Sade, yalın dili ve diyolog yazmaktaki ustalığı kadar hareketli yaşam tarzıyla da anılan Hemingway’in Küba Devrimi’nden sonra kendine mekan olarak seçtiği Havana yazarı anlamamız için önemli bir mekan.
Basit yazma tekniği ve sade üslubuyla 20. yüzyıl kurgu romancılığını etkileyen Nobel ve Pulitzer Ödülü sahibi yazarın çoğu eseri, bugün Amerikan edebiyatının başyapıtlarından kabul edilir. Küba şüphesiz yazarlar için bulunmaz bir nimet. Amerikalı yazar Ernest Hemingway ömrünün büyük bir kısmını burada geçirirken Fidel Castro ile olan dostluğu da akıllarda yer etti.
Jorge Luis Borges ve Buenos Aires
Arjantinli öykü, deneme yazarı, şair ve çevirmen Borges yaşamının büyük bir bölümünde gözlerini kaybetmesine rağmen yazarlıktaki ustalığından hiçbir şey yitirmedi. Hatta gözlerinin görmeyişi yazara bambaşka bir imgelem dünyası kurmasına sebebiyet verdi.
Büyülü gerçekçilik akımının önde gelen isimlerinden ve gerçeküstücülük konusunda yazdığı denemeleri ile ünlü oldu. Dünya edebiyatına yön veren yazar Jorge Luis Borges’in kenti Buenos Aires bugün hala müdavimi olduğu kafe olan Cafe Tortoni ve Borges’in ünlü Alef öyküsüne konu olan evi barındırıyor.
Pablo Neruda ve Santiago
Yaşamı boyunca güçlü siyasi duruşuyla tanınan Pablo Neruda, ülkesindeki ve İspanya’daki faşizme karşı duruşuyla örnek oldu. Pinochet darbesinin Şili’yi kasıp kavurduğu yıllarda Neruda’nın kenti Santiago’da dünya çapında önem kazandı.
Bir gün hepsini görebilmeniz dileğimizle. Ayrıca göz atmak isterseniz: Schengen: Seyahatin Tarihini Değiştiren Köy
YolveMacera