Bitkiler sadece karalarda kalmayıp sularda ve hatta denizlerde de yaşamayı başarabilmiş canlılardır. Etrafımıza baktığımızda bitkilerin hemen hemen hepsinin karalarda yaşadığını görürken bunların sadece küçük bir kısmının sularda yaşadığını görebiliriz. Bu durumda bu bitkilerin neden karalarda değil de sularda yaşadığını merak edebilirsiniz.
Sularda yaşayan bu bitkileri iyi anlayabilmemiz için önce onların nasıl oluştuğunu bilmek faydalı olacaktır. Genel olarak yaşamın sularda başladığı kabul edilmektedir. Yaşamlarına sularda başlayan ilksel canlılar zaman içinde gelişerek, yaşadıkları ortam olan suyun bir kısmını da vücutlarına alarak karasal ortama geçmişlerdir.
İşte bu noktada bitkiler ikiye ayrılmışlardır. Bir kısmı basit yapılarını koruyarak sularda kalmışlardır. Diğer grup ise bir miktar suyu bünyelerine hapsederek karaya çıkmış ve orada yaşamayı sağlamışlardır. Yaşamını suda sürdürmeye devam eden çiçeklerden birisi ise Lotus çiçeği diğer adıyla nilüfer çiçeğidir.
Nilüfer Çiçeğini Tanıyalım
Su bitkilerinin bazıları yüzücü yapraklı su bitkileri olarak tanımlanır. Su içerisinde gelişen bu bitkiler, tutunma organları ile kendilerini bir yere sabitledikten sonra, yapraklarını genişleterek su yüzeyine çıkarır ve burada yüzer duruma geçer.
Bu bitkilerin dip çamuru içerisine gömülen, kalın rizomları ve bundan çıkan kökleri vardır. Bu tip bitkilerin tüm kısımları, suyla iç içe olduğundan sürekli dik ve canlıdırlar.
Diger yandan su kaybına karşı da hassas yapıdadırlar. Yüzen yapraklı su bitkilerinin geliştiği ortamda, kuraklık veya fazla yağışa bağlı olarak su seviyesinde değişiklikler olmaktadır. Bu nedenle, yüzücü yapraklı su bitkilerinin yaprak saplarının boyu, daima su seviyesinden daha fazladır.
Bunun sonucu olarak, bitkinin yaprakları ve çiçekleri su değişimlerinden zarar görmeden canlılığını koruyabilmektedir. Bu gruba ait bitkilerin en önemlileri nilüfergiller (Nympbaceae) familyasına ait olan türlerdir. Bu familyanın en karakteristik türü ise bilimsel olarak Nymphaea alba adı verilen nilüferdir.
Nymphaea ismi, mitolojide “nymphler” olarak geçen su perilerinden alınmıştır. Beyaz çiçekleri ile suyun üzerinde perilere benzetilen nilüferler sularda yetişen en gösterişli çiçeklerdir. Son zamanlarda yapılan çalışmalar ile doğal olan beyazın dışında her renk nilüferi bulmak mümkündür. Cinste dünya geneline yayılmış, toplam 50 civarı tür bulunmaktadır.
Uzak Doğu felsefesinde çok sık adı geçen lotus çiçeği de aslında bir tür nilüferdir. Bu nedenle birçok yerde nilüfer çiçeği simgelerini görebiliyoruz. Uzak Doğu’da bu bitki, sonsuzluğu ve enerjinin dönüşümünü simgeliyor.
Mitolojide Nilüfer Çiçeği
Bu çiçeğin büyülü yapısı, tarih boyunca bir çok uygarlık için temel bir simge haline gelmesini sağlamıştır. Bu nedenle bir çok inanışta Nilüfer kutsal bir çiçek olarak yer alır. Mısır kültüründe lotus çiçeğinin gün ışığıyla beraber yapraklarını açmasından dolayı güneşi ve yeniden doğuşu temsil etmektedir.
Aynı zamanda Eski Mısırlılar lotus çiçeğini ölümle ilişkilendirmiştir. Yani ölen insanların yapılacak bir büyüyle lotusa dönüşebileceklerine ve yeniden doğabileceklerine inanmışlardır. Nil’in durgun sularında yetişen ve Lotus olarak isimlendirilen Nilüfer çiçeği, Mısırlıların mezarlarını süsleyen bitkilerin başında gelmektedir.
Lotus bitkisinin bir özelliği köklerinin bulunduğu kısmı çamurlu ve kirli ortamlarda bulunmasına rağmen yapraklarının tertemiz olmasıdır. Çünkü bitki, üzerine en ufak bir toz zerresi geldiğinde hemen yapraklarını sallar ve toz taneciklerini iter.
Bu özelliğinden dolayı Lotus mitolojiye temizliğin, saflığın sembolü olarak geçmiştir. Lotus Çin folkloru ve simgelerinin de neredeyse en önemli bitkisidir ve bunun görünürdeki nedeni de Budizm’dir. Daha çok saflığı, bilgeliği, ahengi ve ruhsal aydınlanmayı simgelemektedir
Lotus her mevsimde yetişebilen bir bitki olup, dört mevsimdeki manzarası aynı değildir. Ağustos aylarında yemyeşildir, çiçek açma zamanı Şubat ve Mart aylarıdır. Meyveleri suyun altında olgunlaşır. Kapsül şeklindeki meyvelerin açılmasıyla tohumlar serbest kalır.
Meyveden ayrılan ve yüzen nilüfer tohumları su yüzeyine çıkarak akıntılarla sürüklenir. Böylece değişik yerlere ulaşan tohumlar bir süre sonra ağırlaşarak batar. Kendilerine uygun çamurlu bir zemin bulunca da çimlenerek yeni nilüferlere dönüşürler.
Bu güzel çiçeği insan her daim etrafında görmek istiyorsanız, o zaman güzel haber. İsterseniz siz de evinizde nilüfer yetiştirebilirsiniz. Bir süs havuzunuz yoksa, bahçenize küçük bir çukur kazıp içini seralarda kullanılan naylonla kaplayıp, çevresini taşlarla çevirerek küçük bir havuz yapın.
Sonrasında da dibine yerleştireceğiniz bir nilüfer fidanıyla bu güzel su bitkisinin huzurunu yaşayın. Yazının devamında göz atmak isterseniz: Bir Döneme Adını Veren Ölümsüz Aşkın Simgesi: Lale
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Mahire Özçalık; Importance of Lotus Flower in Different Cultures and Comprehensively Explain the
Use of it in Landscape Design; Bağlantı: https://dergipark.org.tr/ - History of the lotus flower; Bağlantı: https://www.ndsu.edu/
- Bitkisel Hayat; Cenk Durmuşkahya; TÜBİTAK Yayınları
YolveMacera