Danimarka’da “iş yerinde mutluluk” anlamına gelen arbejdsglæde, işin yalnızca bir zorunluluk değil, aynı zamanda bir tatmin kaynağı olabileceğini vurgulayan bir kavramdır. Bunun tam tersine, Japonya’da fazla çalışmanın neden olduğu tükenmişlik ve fiziksel çöküşle tanımlanan karoshi (“fazla çalışmaktan ölüm”) kelimesi vardır. Peki, Danimarka ile Japonya arasındaki bu büyük fark nereden kaynaklanıyor?
İş, çoğumuz için günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olsa da, her zaman keyifli olmayabilir. Uzun çalışma saatleri, yorucu görevler ya da sürekli tekrarlanan rutinler, işi bir zorunluluk haline getirebilir. Ancak ortalama bir insanın hayatı boyunca yaklaşık 90.000 saatini işte geçirdiğini düşünürsek, işimizi daha keyifli bir hale getirmek oldukça mantıklı bir hedef olur.
Peki, işte daha mutlu olmak ve stresle başa çıkmak için neler yapabilirsiniz? Bu soruya bir cevap, Danimarka’nın arbejdsglæde anlayışı olabilir.
Arbejdsglæde: İş Yerinde Mutluluk Anlayışı
Danimarka’nın iş kültüründe, çalışan memnuniyeti ve mutluluğu, verimliliği artıran ve işin sürdürülebilirliğini sağlayan temel unsurlar olarak kabul edilir. Bu anlayışın altında yatan bazı önemli faktörler şunlardır:
- Sağlıklı İş-Yaşam Dengesi: Danimarka’da çalışma saatleri genellikle sınırlıdır ve aşırı mesai nadiren yapılır. Çalışanların aileleriyle vakit geçirmesi, hobilerini geliştirmesi ve dinlenmesi için bolca zamanı olur.
- Katılımcı Yönetim: Danimarka iş yerlerinde, çalışanlar genellikle karar alma süreçlerine dahil edilir. Bu, çalışanların kendilerini değerli hissetmelerini sağlar ve işlerine daha bağlı olmalarına yol açar.
- Sosyal Güvenlik ve İş Güvencesi: Çalışanlar, sosyal güvenlik sistemine duydukları güven sayesinde iş kaybı korkusu yaşamazlar. Bu, onların daha rahat ve odaklanmış bir şekilde çalışmasını sağlar.
Bu faktörler, arbejdsglæde kavramını sadece bir kelimeden çok, bir yaşam tarzı haline getirir.
Danimarka’da iş-yaşam dengesi, sadece bir insan kaynakları terimi değil, toplumun köklü bir yaşam biçimidir. Danimarkalıların bu anlayışı benimsemesi, iş saatlerinden ebeveyn iznine kadar birçok uygulamada kendini gösterir.
Danimarka, ebeveyn izni konusunda da dünyanın en cömert politikalarından birine sahiptir. Yasalar, işverenlerin anne veya baba için 52 haftaya kadar izin vermesini zorunlu kılar. Bunun yanı sıra, devlet ebeveynlere 32 haftaya kadar parasal destek sağlayarak çocuklarının ilk yıllarında maddi rahatlık sunar.
Bu kapsamlı izin politikası, ebeveynlerin çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmesini sağlarken, aynı zamanda ailelerin stresini azaltır ve genel refah seviyesini yükseltir.
Danimarka’daki iş kültürü, fazla mesaiyi neredeyse tamamen reddeder. Çalışanlar, işlerini zamanında bitirip aileleri ve kişisel ilgi alanları için vakit ayırmayı önceliklendirir. Bu yaklaşım, yalnızca bireysel mutluluğu artırmakla kalmaz, aynı zamanda işyerindeki verimliliği de artırır. Çalışanların zihinsel ve fiziksel sağlıklarının korunması, hem işverenler hem de çalışanlar için bir kazan-kazan durumudur.
Danimarka’nın iş-yaşam dengesi konusunda dünya genelinde bir örnek teşkil etmesinin temel nedeni, bu dengeyi destekleyen politikalar ve kültürel yaklaşımlar sayesinde herkesin yaşam kalitesini yükselten bir sistem oluşturmuş olmasıdır. Bu nedenle Danimarka, mutluluğun iş yerinden eve taşındığı bir toplum olmayı başarmıştır.
Karoshi: Aşırı Çalışmanın Bedeli
Japonya’da iş kültürü, bireyin kendisini işine adaması üzerine kuruludur. Ancak bu bağlılık, çoğu zaman tükenmişlik ve sağlıksız çalışma alışkanlıklarını da beraberinde getirir. Karoshi kavramı, bu aşırı çalışma kültürünün en karanlık yüzünü temsil eder. Karoshi’nin ortaya çıkmasının nedenleri arasında şunlar bulunur:
- Uzun Çalışma Saatleri: Japonya’da günlük 12 saat veya daha fazla çalışma yaygındır. Çalışanlar genellikle gece geç saatlere kadar işte kalır ve bu durum, fiziksel ve zihinsel yorgunluğu artırır.
- Fedakarlık Kültürü: Japonya’da iş yerindeki başarı, bireyin işine ne kadar fedakarlık yaptığıyla ölçülür. Bu da çalışanların kendi sağlıklarını ve özel yaşamlarını ihmal etmelerine yol açar.
- Rekabet ve Baskı: İş yerinde sürekli bir rekabet ortamı, çalışanların üzerindeki stresi artırır. Performans baskısı, çalışanların kendilerini sürekli zorlamasına neden olur.
Bu nedenlerle, karoshi, yalnızca bireysel tükenmişliğin değil, aynı zamanda toplumda iş kültürünün yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin bir işaretidir.
Danimarka ve Japonya arasındaki bu büyük farkın altında yatan temel nedenler, kültürel ve sistematik etkenlere dayanır. Danimarka’da mutluluk, kişisel yaşam ve iş dengesi ön plandayken, Japonya’da iş, bireyin toplumdaki yerini ve değerini belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Danimarka’da yönetim, çalışan refahını artırmayı hedeflerken, Japonya’da yönetim genellikle yüksek performans ve verimlilik odaklıdır.
Hepimizin sevdiği işleri yapması ve ömür boyu mutlu olabilmesi dileğimizle. Ayrıca göz atmak isterseniz: Seyahat Etmek, Alışveriş Yapmaktan Daha Fazla Mutluluk Getirir
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- Arbejdsglæde: the Danish concept of happiness at work; Bağlantı: https://timetastic.co.uk/
- Work-life balance secrets from the happiest countries in the world. Yayınlanma tarihi: 16 Ekim 2021. Kaynak site: CNBC. Bağlantı: Work-life balance secrets from the happiest countries in the world
YolveMacera