Kuzeydoğu Hindistan’ın derinliklerinde, dünyanın en yağışlı yerlerinden birinde köprüler inşa edilmez. Onlar aynen bir çiçek gibi büyütülürler.
Hindistan’ın Meghalaya eyaleti, ülkenin kuzeydoğu kesiminde yer almaktadır. Kuzey ve kuzeydoğuda Hindistan’ın Assam eyaleti, güney ve güneybatıda Bangladeş ile çevrilidir. Meghalaya ya da Sanskritçe anlamıyla “bulutların evi”, inanılmaz bitki, kuş ve memeli biyoçeşitliliğine sahip bereketli bir ormanlara sahiptir. Meghalaya eyaleti Dünya’da yıllık en fazla yağış alan iki kasabaya ev sahipliği yapmaktadır.
Bu vahşi güzellik biz doğa severler için cazip olsa da bolca muson yağmurlarının etkisi altında kalan bu bölgede vadinin bir ucundan diğer tarafına geçmek burada yaşayan Khasi halkı için her zaman sıkıntı olmuştur.
Muson mevsimi ağır fırtınalar ve seller anlamına gelir. Bu da insan yapımı köprülerin çürümesine neden olur. Ancak bölge halkının bu duruma karşı buldukları çözüm gerçekten ilham vericidir.
Bugün neredeyse tüm köprülerimizde metal konstrüktürler kullanıyor ve onları olabildiğince sağlam inşa ettiğimizi düşünüyoruz. Oysa ki dünyanın en çok yağış alan bölgesi olan Meghalaya’nın köprüleri kendi kendine büyüyor.
Üstelik bu köprüler yaşlandıkça sağlamlaşmaya devam ediyor. Bölge halkı bu seçeneği uzun zaman önce fark ettiler ve bir ağacın güçlü kökleri sayesinde bölgenin birçok nehrini kolayca geçebileceklerini anladılar. Şimdilerde ise ne zaman ve nerede ihtiyaç duyulursa, sadece köprülerini büyütüyorlar.
Meghalaya Köprülerinin Özelliği Nedir?
Gücünü fark ettikleri ağaç bölgeye özgü ficus elastica denilen bir tür kauçuk ağacı. Bu ağacın özelliği güçlü köklerinin yanısıra gövdesinden de uzun kökler çıkarıyor olması. Kauçuk ağacının bu ikincil köklerini ihtiyaç olan yöne, yani akarsuyun karşı kıyısına doğru uzatmak için betel nut denilen ikinci bir ağaçtan yardım alınıyor. Kökler birbirini kesmeyecek biçimde bu ağacın etrafına nazikçe bağlanıyor.
Bu fikrin kimin ve ne zaman ortaya çıktığı belli değil ancak bu köprü yapım geleneği yüzyıllardır nesilden nesile aktarılarak günümüzde halen sürmeye devam ediyor. On yıllar içerisinde kökler köprünün diğer tarafında ulaştığında yeniden toprakla birleşiyor ve köprü tamamlanmış oluyor.
Köprü kullanıma hazır olduğunda uzunluğu 30 metreye ulaşabiliyor. Oldukça dayanıklı olan bu köprüler tek bir seferde üzerinde 50’den fazla insanı taşıyabiliyor. Bu köprülerin gücü yaşamalarından geliyor elbette.
Kök köprüler 400-600 yıl ayakta kalarak kabilenin gelecek nesillerinin de onlardan faydalanmasına imkan tanıyorlar. Öyle ki köyün etrafında yaklaşık 500 yaşında ağaç köprüler halen aktif olarak kullanılmakta. Yazıda bahsedilen zaman dilimleri kulağınıza çok uzun gelebilir ama unutmayalım doğanın acelesi yok, acelesi olan insan.
Bu arada bölgeye yolculuk yapmayı düşünenlere küçük bir hatırlatma. Mawsynram ve Dawki kasabaları arasındaki tüm vadilerde bulunabilen düzinelerce köprü olmasına rağmen, bunlardan birkaçına kolayca erişilebilir veya yakınlarda turistik tesisler bulunur.
Bu köprüleri keşfetmek istiyorsanız yerel bir rehber mutlak bir zorunluluktur. Bölge hakkında kısa bir video izlemek isterseniz buraya göz atabilirsiniz. Ayrıca ilginç bir coğrafya daha tanımak isterseniz: Houtouwan: Çin’de Bulunan Doğa Tarafından Yutulmuş Terk Edilmiş Bir Köy
Kaynaklar ve ileri okumalar:
- The Root Bridges of Cherrapunji; http://www.atlasobscura.com
- In the wettest place in the world, people grow ‘living’ bridges out of tree roots that can stand strong for centuries; yayınlanma tarihi: 19 Ocak 2019; Bağlantı: https://www.insider.com/
YolveMacera