Kent Yaşamının Ruh Sağlığımız Üzerindeki Etkileri Sandığımızdan Daha Fazla!

4,2 milyar insan yani Dünya nüfusunun yarısından fazlası şehirlerde yaşıyor. Bu sayının 2050 yılına kadar küresel nüfusun % 68’ini kapsayacak şekilde artması bekleniyor. Kent yaşamının fiziksel sağlık üzerindeki zararlı etkileri, uzun zamandır bilinmektedir. Ancak yapılan çalışmalar kentsel yaşamın ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olabileceğini ortaya çıkartıyor.

Aslında fiziksel çevremizin zihinsel sağlığımızı da etkileyebileceği yeni bir fikir değil. 1930’larda iki sosyolog, şizofreni oranlarının şehir içi mahallelerde doğanlarda alışılmadık derecede yüksek olduğunu fark etti. O zamandan beri de, araştırmacılar her türden akıl hastalığının yoğun nüfuslu şehirlerde, kırsal alanlara göre daha yaygın olduğunu keşfettiler.

kent yasami
Şehirde yaşamak aynı zamanda psikolojik bağışıklık sisteminizi de parçalayabilir ve bu, ailesinde akıl hastalığı öyküsü olanlar için tehlikeli olabilir. Psikologlara göre, bu çevresel stres, anksiyete, depresyon veya bipolar bozukluk gibi psikiyatrik bir durum geliştirme riskini artırabilir.

Gerçekten de kentlerde yaşayanların dünyadaki en yaygın ruhsal bozukluk olan depresyona yakalanma riski, şehir dışında yaşayanlara göre % 20 daha yüksektir. Halüsinasyonlar, sanrılar, paranoya ve düzensiz düşünceyle ilişkili ciddi bir psikiyatrik bozukluk olan psikoz gelişme riski, şehirlerde kırsalda yaşayanlara göre % 77 daha fazladır.

Endişeli hissetme ve yaklaşan bir tehlike veya panik duygusu ile karakterize edilen bir zihin durumu olan anksiyete bozukluğu geliştirme riski de, kırsal kesimde yaşayanlara göre kentlerde % 21 daha yüksektir. Kritik olarak, çocukluk ve ergenlik döneminde kentsel bir ortamda ne kadar uzun kalırsanız, yetişkinlikte akıl sağlığınızla ilgili bir soruna sahip olma riskiniz o kadar yüksek olur.

Kentsel çevredeki hangi belirli faktörler bu tür sorunların gelişme riskini artırmaktadır?

kent yasami
Büyük şehirlerde yaşayan insanların zamanlarının % 93’ünü kapalı mekanlarda geçiriyor olduğunu bilmek oldukça ürkütücü. Çünkü fark etmesek de doğadan uzak kalmak bizi fiziksel ve ruhsal olarak yoruyor, hatta çeşitli hastalıklara karşı riskli hale getiriyor.

Epidemiyolojik çalışmalar çok sayıda faktör tanımlamıştır. Bunlardan bazıları, yeşil alanlara erişimin azalması ve yüksek düzeyde gürültü ve hava kirliliği gibi potansiyel sorunları vurgulamaktadır. Diğerleri, yalnızlık, sosyal eşitsizlikler gibi sosyal çevre ile ilgilidir.

Kentsel çevredeki akıl hastalığı riskini artıran faktörlerin kent yaşamının ne içsel ne de kaçınılmaz yönleri olduğunu kabul etmek önemlidir. Bu bizi bir sonraki soruya götürür.

Kent yaşamı ruh sağlığımız için daha iyi hale nasıl getirilebilir?

Kentlerde yaşıyor olmanız elbette depresyon veya endişe geliştirmeye mahkum olduğunuz anlamına gelmez. Birçok insan şehirlerde büyür. Ve akıl hastalıkları, genetik ve yaşam koşullarının karmaşık bir ilişkisinden kaynaklanır.

doğa

Birçok insan için kent yaşamı, artan eğitim olanakları, istihdam, sosyalleşme ve özel bakıma erişim fırsatları demektir. Bir şehre taşınmak, kişinin tam potansiyelini gerçekleştirmesi yolunda ilk adım olabilir. Benzer ilgi ve değerlere sahip topluluklara erişim sağlamak için gerekli bir koşul olabilir.

Günlük yaşamda karşılaştığımız pek çok şeyin zihinsel sağlığımızı tehdit ediyor olabileceği fikri endişe vericidir. Ancak depresyon ve diğer psikiyatrik bozukluklar için riskimizin doğa ile temas halinde azaldığını gösteren pek çok araştırma vardır.

Bu durumda yapmamız gereken şehirlerde yaşarken bile doğaya mümkün oldukça çok erişim olanakları yaratmaktır. Ne yazık ki büyük şehirlerde yaşadığımız yerlerin yakınında doğal ortamları bulmak oldukça güç. Ancak yine de bazı imkanlar yaratmak mümkün.

Küçük de olsa bir parkta öğle yemeği yemek, eğer mümkünse yürüyüşleri kapalı ortamlar yerine deniz kenarında yapmak, kitabımızı bir ağaç altında okumak bazı küçük öneriler.

Etrafınızda çok fazla yeşillik bulunan bir bölgede yaşamıyorsanız, bazı ağaçlar, bitkiler dikmeyi düşünün. Çalışma ortamınızı ve evinizi doğa fotoğraflarıyla ve bitkilerle süslemeye çalışın.

Nihayetinde şehirler, bizi aynı anda hem zorlayabilecek hem de besleyebilecek bir dizi engel ve fırsat, özgürlük ve esaret sunuyor. Fiziksel ve zihinsel sağlığınızı iyileştirmek ve daha uzun yaşamak için gerçek kalitede zaman ayırmalı ve doğanın tadını çıkarmalısınız! İyiyi de, kötüyü de yaratmak aslında bizim elimizde. Ayrıca göz atmak isterseniz: Kadınlar Doğaya Yakın Olunca Daha Uzun Yaşıyor


Kaynaklar ve ileri okumalar:

YolveMacera

Sibel Çağlar

Merhaba. Matematik öğretmeni olarak sürdürdüğüm hayatıma ilerleyen süreçte doğa sporlarını ve içerik üreticiliğini eklemeyi tercih ettim. Bilim, tarih ve coğrafya ilgi alanlarımın başında geliyor. Severek üretiyorum ve ürettiklerimi yayınlıyorum. Yolculuğumda bana eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu