Zaman bir kovalamaca ile geçiyor. Buna kendini kaptıran bizler, dindirilemez bir tatminsizlik duygusu içerinde, mutluluğu nesneler dünyasında aramayı sürdürüyoruz. Peki, bu gidişe dur demek mümkün mü? Az ile yetinmeyi yaşam biçimi olarak tercih edip, minimalist bir hayat biçimini seçerseniz elbette.
Aslında minimalizm bir sanat akımı olarak ortaya çıkmıştır. Bu akımın amacı İzleyiciye veya dinleyiciye tasarlanan ürünün özünü olduğu gibi aktarmaktır. Ancak bu akım hedeflediğinin zaman içinde çok ötesine geçmiş ve bir çok kişiye etki etmiştir. Bunun en önemli nedeni ise ilerleyen zaman içinde bir yaşam felsefesi olarak kabul görmeye başlamasıdır.
Alman düşünür Hegel, minimalizmi şu sözlerle ifade etmiştir: “Sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan bir güzellik anlayışıdır”. Minimalizm kendini yalnızca farklı disiplinlerde değil, farklı kültürlerde, milletlerde ve inançlarda da göstermiştir. Japon kültürü, Budizm, Tasavvuf, Stoa Felsefe Okulu; hepsi bir noktada minimalist felsefeyle ilişkilendirilmektedir.
Birbirinden farklı bu inanışların ve felsefelerin minimalizm gibi bir ortak noktada buluşmalarının sebebi; minimalizmin yalnızca bir tarz olarak var olmamasından kaynaklanmaktadır. Minimalizm; bir varoluş biçimi ve bir tutumdur. Gürültüye, düzensizliğe ve görsel karmaşaya karşı temel bir tepkidir. Minimalizm dış görünüşün değil maddelerin özünün arayışındadır.
Minimalizm Fikri Yanlış Anlaşılmamalıdır
Minimalizm kavramı ilk olarak 1960’lı yıllarda ortaya çıkmış olsa da 90’lı yıllarda daha büyük bir kitle tarafından benimsendi. Bunun özellikle 90’larda belirmesinin sebepleri, çağın getirdiği imkânlar olduğu kadar insanların gittikçe karmaşıklaşan hayatlarında yalın güzellikleri özlemiş olmaları idi.
Minimalist hareket homojen bir karaktere sahip değil. İhtiyaç duyulmayan eşyalardan kurtulmayı ve daha bilinçli harcama yapmayı öğütleyenlerle, bu düşünceyi Zen felsefesiyle harmanlayıp dini bir karaktere büründürenlere veya kişisel mülkiyeti tamamen reddeden sosyalist bir anlayışı benimseyenlere kadar çok farklı varyasyonlar mevcuttur.
Kullanılan eşya sayısını 150’ye, 100’e veya 33’e indirmeyi amaçlayanlar veya evini barkını terk edip sokaklarda yaşayan radikal minimalistler de vardır.
Öncelikle “sade” ile “basit” kelimelerini karıştırmamak gerekiyor. Basit, kullanımı ve içeriği özelliksiz olandır. Sade ise, özellikleri üzerinde düşünülüp, yalınlaştırılmış yani fazlalıklarından arınmış olandır. Sadecilik kavramını tek başına “her şeyden kurtulmak” demek değildir.
İşe elbette hayatımızı dolduran ıvır zivır nesneleri ayıklamakla başlamalıyız. Elemeli, temizlemeli, her birinin üzerinde hayatınıza bir anlam katıp katmadığı hakkında düşünmeliyiz. Minimalizm, ucuzluk, basitlik de demek değildir. 2 pantolonun 1 tanesini atmak değildir. Ya da Mercedes’e biniyorken daha ucuz bir arabaya binmek demek de değildir.
Bu kavramda verimlilik esastır. Bu yüzden satın alacağımız şeylerin altında yatan temel fikir bu olmalıdır. Daha az şeyin olduğu bir hayat düşünün. Daha az dağınıklık, daha az stres, daha az borç ve memnuniyetsizlik. Bunun yerine daha çok zaman, daha anlamlı ilişkiler, daha fazla gelişim, daha fazla yardımlaşma ve memnuniyet.
Minimalizm felsefesi, kişileri çağın getirdiği karmaşadan soyutlamayı amaçlayan bir felsefedir. Bu felsefe, minimalist tasarıma sahip bir çevrede yaşamaktansa bireysel olarak minimalist olmaktan geçmektedir. İşin özü yukarıda aktardığımız gibi, kişinin hayatındaki her şeyi sadeleştirmesidir.
Bu sadeleştirme çabasının sebebi ise kişilerin günümüzde yaşadığı tüketim toplumundaki karmaşada rahat bir soluk alabilmesidir.
Minimalist Öneriler
Minimalizm asla alışverişe gitmeyeceğiniz anlamına gelmez. Sadece satın alımlarınızda daha bilinçli olduğunuz anlamına gelir. Yeni bir koşu ayakkabısına veya pantolonuna ihtiyacınız varsa, sizi uzun süre dayanacak kaliteli parçalara yatırım yapın. O esnada fazla para ödemek cazip gelmeyecektir. Ancak uzun süreli kullanım sonucunda aslında avantajlı olursunuz.
Evinizde kitaplardan ya da biriktirmeyi sevdiğiniz filmlerden dolayı nefes alamıyorsanız, bundan sonrasında mümkün oldukça dijitalleşmeyi düşünün. Bu, aklınızı da sadeleştirecektir. Görsel dikkat dağıtıcılar bizi fark edebileceğimizden çok daha fazla etkiler. Kitaplığınızda okuyacağınız 6 kitap olması, hiçbir zaman okumayacağınız 100 kitaptan daha iyidir.
Yaşamınızda neyin bir amaca hizmet edip etmediğini belirleyin. Sonrasında hayatınıza değer katmayan eşyaları nasıl azaltabileceğinizi düşünün. Mümkün oldukça hızlı biçimde de onlardan tamamen kurtulun.
Gününüzün her dakikasını üretkenlik ve dikkat dağıtıcı şeylerle doldurmak cazip gelse de bunu yapmayın. Biraz boşluk bırakın. Günlerinizi daha az plan yaparak yaşayın. Böylelikle çocuğunuzla okumak, yürüyüş yapmak, kestirmek gibi basit şeylere de yer kalsın.
Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz size önereceğimiz bir belgesel var. 2016 yılında gösterime giren ve bağımsız belgesel dalında gişe rekorları kıran ‘Minimalism: A Documentary About the Important Things’. Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus’un hayat hikâyeleri çerçevesinde, minimalist yaşam tarzı üzerinden Amerikan rüyasının dayattığı tüketim çılgınlığını eleştiriyor belgeselde. Buradan göz atabilirsiniz.
Daha azıyla yetinerek daha mutlu olabileceğiniz bir yaşam sürmeniz dileğimizle. Ayrıca göz atmak isteyebilirsiniz. Sessizlik Beyni ve Yaratıcılığı Nasıl Geliştiriyor?
Kaynaklar ve İleri okumalar için:
- 10 Minimalist Lifestyle Tips to De-Stress and Save Money; https://mint.intuit.com/
- Ünal, Nihan “Minimalizm Felsefesi ve Mekâna Yansımaları”. idil, 87 (2021 Kasım): s. 1593–1598. doi: 10.7816/idil-10-87-03; Bağlantı: https://www.idildergisi.com/makale/pdf/1635430268.pdf
YolveMacera