İnsanlık tarihinin en erken dönemlerinden beri insanlar tanrılara tapmış ve onların onuruna tapınaklar inşa etmiştir. Bugün bu etkileyici yapılardan birçoğu hâlâ ayakta. Bu da eski uygarlıkların ne kadar ileri bir mühendislik anlayışına sahip olduğunu gösteriyor. Bu tapınakları incelemek ya da ziyaret etmek, atalarımızın neye inandığını ve nasıl yaşadıklarını anlamak için bize eşsiz bir bakış sunuyor. İşte dünyanın en eski tapınaklarından bazıları ve onları inşa edenler:

Göbekli Tepe, Türkiye – 11.600 Yıllık
Türkiye, antik dünyanın adeta kesişim noktasıydı. Hangi eski uygarlıktan söz ederseniz edin, bir dönem mutlaka bugünkü Türkiye topraklarında iz bırakmışlardır. Bugün Türkiye’de bir çiftçinin tarlasında yürürken bile eski bir kalıntıya rastlamanız işten bile değildir.
Bu yüzden, bilinen en eski tapınağın Türkiye’de yer alması şaşırtıcı değil. Göbekli Tepe’nin, MÖ 10.000 ile 9.000 yılları arasında Güneydoğu Türkiye’de inşa edildiği düşünülüyor. Bu tarih, tekerleğin icadından, tarımın ve hayvancılığın başlangıcından bile daha eskidir.

Tarihçiler, Göbekli Tepe’nin erken dönem avcı-toplayıcı topluluklar tarafından inşa edildiğini düşünüyor. Alanda, hayvanlar ve rahip figürleriyle süslenmiş dikili taşların yer aldığı çok sayıda taş daire bulunuyor. Bu yapılar, o dönemde Yukarı Mezopotamya’da yaşayan insanların inançları hakkında nadir bir fikir veriyor.
Göbekli Tepe ancak 20. yüzyılın sonlarında keşfedildi. Kazılar ilerledikçe, alanın tahmin edilenden çok daha büyük olduğu anlaşıldı. Bugün dünyanın farklı yerlerinden gelen arkeologlar burada çalışmalar yürütüyor. Bazı uzmanlara göre alanın tamamen gün yüzüne çıkması 50 yılı bulabilir. Bulunanları tam olarak anlamak ise daha da uzun sürebilir.
2. Amada Tapınağı, Mısır: 3.500 Yaşından Fazla
Türkiye gibi Mısır da arkeolojik zenginliklerle dolu bir ülke. Bu zenginlikler arasında en eskilerden biri, Nubya bölgesinde keşfedilmiş en eski Mısır tapınağı olan Amada Tapınağı’dır. Yaklaşık MÖ 1500 yılına, Mısır’ın 18. hanedanlık dönemine tarihlenir. Tapınağın, Firavun III. Thutmose tarafından yaptırıldığı düşünülüyor. Tapınak, baş tanrı Amun’a ve güneş tanrısı Re-Horakhty’ye adanmıştır.

Tapınağın içinde, canlı renkleri korunmuş, ustalıkla oyulmuş kabartmalar bulundu. Bu kabartmalarda Thutmose ve oğlu Amenhotep’in çeşitli Mısır tanrıları tarafından kucaklandığı sahneler yer alıyor. Ayrıca iki yazıt bulundu. Bu yazıtlar, iki firavunun askeri başarılarını anlatıyor. Tapınak, 1960’larda, Asvan Barajı inşa edilirken yeniden keşfedildi. Taşkın tehlikesine karşı, tapınak orijinal konumundan daha yüksek bir bölgeye taşındı.
3. Hal Saflieni Hypogeum, Malta: 4.700 Yaşından Fazla
Aslında bu liste yalnızca Eski Mısır tapınaklarıyla bile doldurulabilir. Ancak sıradaki tapınak için Mısır’dan ayrılıp Malta’ya uzanıyoruz. Malta, genelde antik geçmişiyle anılmasa da, küçük adaları oldukça etkileyici manzaralara ev sahipliği yapar. Bunlardan en dikkat çekeni, MÖ 2500 civarında inşa edilen Hal Saflieni Hypogeum’dur. Bu yapının en çarpıcı yönü tamamen yer altında olmasıdır.
Bu dev Neolitik tapınağı ziyaret etmek için dar geçitlerden geçip büyük kireçtaşı merdivenlerle aşağı inmek gerekir. Alanda, bir zamanlar en az 7.000 kişinin gömülü olduğuna inanılan bir nekropol bulunur. Bunun yanı sıra, bir tapınak ve kutsal alan da yapının içinde yer alır. Yapının büyük bölümü MÖ 2500 yılına tarihlenir, ancak bazı kısımların MÖ 4000 yılına kadar uzandığı düşünülür.

Tapınak 1902 yılında işçiler tarafından tesadüfen keşfedildi. Ancak ne bulduklarının farkında olmadıkları için bu durumu bir süre gizlemeye çalıştılar. Neyse ki yapıya ciddi zarar vermediler. Yer altı konumu ve uzun süre saklı kalması sayesinde, Hypogeum en iyi korunmuş antik tapınaklardan biri olarak kabul edilir. Günümüzde UNESCO Dünya Mirası listesindedir.
4. Hagar Qim ve Mnajdra, Malta: 5.000 Yaşından Fazla
Hypogeum Malta’nın en ünlü antik tapınağı olabilir, ama en eskisi değildir. Bu unvan, birbirine yalnızca 500 metre uzaklıkta bulunan iki kardeş yapıya, Hagar Qim ve Mnajdra’ya aittir. Bu iki tapınağın MÖ 3700 ile 3200 yılları arasında inşa edildiği düşünülüyor. Göbekli Tepe keşfedilmeden önce, bu yapılar dünyanın en eski tapınakları olarak kabul ediliyordu.
Bu tarih öncesi taş tapınaklar, bir uçurumun tepesinde, Akdeniz’e bakan bir konumda yer alır. Hypogeum’a benzer şekilde, kapılar, nişler ve apsisler gibi bölümleri oluşturan büyük taş levhalar hâlâ iyi durumdadır. Hagar Qim’in içinde en az yirmi ton ağırlığında etkileyici bir monolit bulunur.
Tapınakların, güneşe tapınmak ve mevsim döngülerini kutlamak amacıyla inşa edildiğine inanılır. Ekinoks sırasında, Hagar Qim’in içine, taşa açılmış eliptik bir delikten ışık süzülür.

Mnajdra üç ayrı yapıdan oluşur. Her biri farklı dönemlere aittir. En eski yapı MÖ 3600–3200 yıllarına, güneydeki tapınak MÖ 3150–2500’e tarihlenir. Son olarak inşa edilen merkezi yapı, diğer iki yapının arasına yerleştirilmiştir.
Bu arkeolojik alan 1840 yılında keşfedildiğinde oldukça iyi durumdaydı. Ancak 2001 yılında Mnajdra tapınağı vandallar tarafından tahrip edildi. Alanda 60’tan fazla megalit devrildi, kırıldı ve üzerlerine sprey boyayla yazılar yazıldı. Neyse ki hasar büyük ölçüde onarıldı. Tapınak, 2002 yılında yeniden halka açıldı.
5. Stonehenge, İngiltere: 5.000 Yaşından Fazla
Dünyanın en eski tapınakları arasında, özellikle Batılı okuyucular için, belki de en tanınanı İngiltere’deki Stonehenge’dir. Bu taş halkaların inşasına yaklaşık 5.000 yıl önce başlandığı düşünülüyor.

Bugün gördüğümüz haliyle yapı, MÖ 2500 civarında tamamlandı. Dört tona kadar ağırlığı olan büyük mavi taşlardan oluşan simetrik bir düzenlemeye sahiptir. Taşların boyutu etkileyici olsa da, yapı ilk bakışta bu listedeki diğer örnekler kadar görkemli görünmeyebilir. Yine de yaygın şekilde büyük bir mühendislik başarısı olarak kabul edilir.
Tarihçiler Stonehenge hakkında bilgi edinmek için uzun süredir çalışıyor. Ancak yapı hâlâ birçok bilinmezlikle çevrili. Neden inşa edildiği kesin olarak bilinmiyor. Bazı araştırmacılar buranın eski tanrılara adanmış bir tapınak olabileceğini düşünüyor. Diğerleri ise atalara, güneşe ya da yıldızlara tapınmak için yapılmış olabileceğini öne sürüyor.
Stonehenge, 1986’dan bu yana UNESCO Dünya Mirası listesindedir. Günümüzde popüler bir turistik merkez olmasının yanı sıra, modern paganlar için yaz ve kış gündönümlerinde bir tür hac yeridir.
6. Ur Zigguratı, Irak: 4.000 Yaşından Fazla
Ur Zigguratı, günümüz Irak’ının Zikar vilayetinde, Tell el-Muqayyar bölgesinde yer alır. Antik çağlardan kalma basamaklı piramitler arasında hem en eski hem de en iyi korunmuş örneklerden biridir. MÖ 2100 civarında, Mezopotamya döneminde inşa edildiği düşünülür.

Tapınak, Güney Mezopotamya’daki en eski uygarlıklardan biri olan Sümerler’in önemli şehir devletlerinden Ur’da inşa edilmiştir. Kral Ur-Nammu tarafından, ay tanrısı olarak da bilinen Sümer tanrısı Nanna’ya adanmıştır.
Bugün hâlâ etkileyici boyutlara sahiptir: Yaklaşık 64 metre uzunluğunda, 46 metre genişliğinde ve 30 metre yüksekliğindedir. Arkeologlara göre, yapının geçmişte çok daha büyük olduğu düşünülüyor. Günümüze yalnızca temelleri ulaşmıştır.
Sümer halkı, tanrı Nanna’nın bu tapınağı o kadar benimsediğine inanıyordu ki, burayı yeryüzündeki evi olarak seçti. Bu yüzden tapınağın tepesine küçük bir türbe yerleştirilmişti. Bu bilgi, yalnızca temellerin ayakta kalması nedeniyle, antik Yunan yazarı ve coğrafyacı Herodot’un aktarımlarından bilinmektedir.
Ur Zigguratı iki büyük restorasyon geçirdi. İlki, MÖ 600 yılında Yeni Babil Kralı Nabonidus tarafından yapıldı. İkinci restorasyon ise 1980’lerde, dönemin Irak lideri Saddam Hüseyin tarafından gerçekleştirildi. Hüseyin, merdivenler ve alt cephe dahil olmak üzere yapının bazı bölümlerini yeniden inşa ettirdi.
Ancak ne yazık ki bu tarihi alan 2003’ten bu yana halka kapalı. Şu anda sadece askeri personelin erişimine açık durumda.
7. Luxor Tapınağı, Mısır: 3.500 Yaşından Fazla
Luksor Tapınağı, Mısır’da Nil Nehri’nin doğu kıyısında yer alır. Yapımına MÖ 1600 ile 1100 yılları arasında başlandığı düşünülür. En çok, sfenkslerle çevrili yolu ve II. Ramses’e ait büyük giriş kapısıyla bilinir.

Bu görkemli yapı, uzun yıllar boyunca farklı firavunların döneminde inşa edilmeye devam etti. Amenhotep III, II. Ramses ve Tutankhamon bu sürece katkı sağlayan isimler arasındadır. Tapınak, belirli bir tanrıya ya da kralın kendisine adanmış değildir. Daha çok “krallık” kavramını onurlandırmak için yapıldığı düşünülür.
Farklı dönemlerde birçok firavun yapıya eklemeler yaptığı için, Luksor Tapınağı bugün çeşitli stilleri ve dönemleri yansıtan bir yapılar bütünü hâlindedir. Günümüzde eski Mısır’ın en büyük ve en önemli kutsal alanlarından biri olarak kabul edilir.
Sol: Gün batımında Luxor Tapınağı’nın etkileyici girişi, Sağ: Luxor ve Karnak tapınaklarını birbirine bağlayan sfenkslerin bulunduğu cadde (Sol: Alfredo / Adobe Stock; Sağ: Hatty321 / CC BY SA 2.0 )
8. Gozo Devi, Malta: 5.000 Yaşından Fazla
Son tapınağımız için Malta’ya geri dönüyoruz. Ggantija tapınak kompleksinin, dünyanın bilinen en eski ikinci tapınağı olduğuna ve hâlâ ayakta kalan en eski yapılardan biri olduğuna inanılıyor. Bu tapınaklar Malta’daki en eski kutsal yapılardır ve MÖ 3600 ile 700 yılları arasında inşa edildikleri düşünülür.

“Ggantija” ismi, Maltacada “dev” anlamına gelen bir kelimeden gelir. Tapınaklar bu adı fazlasıyla hak eder. Yapılar, bazıları 55 tona kadar çıkan ağırlıklara ve 5 metre yüksekliğe sahip devasa mercan taşı bloklarla inşa edilmiştir. Yapının büyüklüğü o kadar etkileyiciydi ki, yerel halk uzun yıllar tapınakların bir dev ırkına ait olduğuna ve Sunsuna adında bir dev tarafından yapıldığına inanmıştır.
Arkeologlara göre Ggantija tapınakları, megalitik bir doğurganlık tanrıçası olan Büyük Toprak Ana’ya ibadet amacıyla inşa edilmiştir. Alanda çok sayıda hayvan kemiği bulunması, doğurganlık ritüelleri kapsamında hayvan kurbanlarının da yapıldığını düşündürmektedir.
MÖ 3600-700 yılları arasında inşa edilen Ggantija, ayakta kalan en eski ikinci tapınak olabilir. Ggantija’nın ve devam eden kazıların havadan görünümü ( Sandro / Adobe Stock)
Sonuç olarak
Bu listedeki tapınakların neredeyse tamamı UNESCO Dünya Mirası olarak korunuyor. Bu da, birkaç bin yıl daha ayakta kalabilecekleri umudunu veriyor. Bu yapılar bize atalarımızdan kaldı. Şimdi onları korumak ve bizden sonraki kuşakların da bu eşsiz mirastan öğrenmeye devam edebilmesini sağlamak bizim sorumluluğumuz.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Eight of the Oldest Temples in the Ancient World. Kaynak site: Ancient Origins. Yayınlanma tarihi: Bağlantı: https://www.ancient-origins.net/ancient-places-asia/oldest-temples-0017756
- Oakes, L. 2003. Pyramids, Temples and Tombs of Ancient Egypt: An Illustrated Atlas of the Land of the Pharaohs. Annes Publishing.
YolveMacera