Modern yaşam hızlıdır. Gün, yapılacaklar listesiyle başlar; zaman yetmez, dikkat dağılır, zihin yorulur. Bu koşuşturma içinde birçok insan, neden bu kadar acele ettiğini sorgulamadan devam eder. Oysa “yavaş hareket” yaklaşımı, bu otomatik tempoyu sorgulamaya davet eder

Bir kıyı kasabasına yerleşip, kasabanın sakin ritmine uyum sağlamak çoğumuza iyi gelir. Ancak şehirle bağı kopmamış ve bu yaşamı sadece kısa sürelerle deneyimleyebilen kişiler için durum farklıdır. Kentin bitmek bilmeyen hızında yaşarken, ne yaptığımızı ve neden yaptığımızı düşünmeye çoğu zaman fırsat bulamayız.
Gündelik hayat içinde çoğu şeyi otomatik olarak yapar hale geliriz. Günlerimiz yapılacak işlerle doludur. Bu işleri dijital notlara kaydeder, tamamladıkça üzerini çizer ve kısa süreli bir başarı hissi yaşarız. Ancak aynı işleri, aynı döngüde tekrar listemize eklemeye devam ederiz.
Böylece hiç bitmeyen bir meşguliyet hali içinde yaşarız. “Çok yoğunum” cümlesi, neredeyse bir kimliğe dönüşür. Bu döngüye ve küreselleşmenin getirdiği hızlı yaşam tarzına tepki olarak, 1980’lerde “Yavaş Hareket” adı verilen bir bilinçlenme süreci ortaya çıktı.
Yavaş Hareket Nedir?

1980’lerde “Yavaş Hareket” bir kültürel tepki olarak ortaya çıktı. Her şey McDonald’s’ın İtalyanların yemek konusundaki ciddiyetini hafife almasıyla başladı. Bugünden bakıldığında garip gelebilir ama 1986 yılında McDonald’s Avrupa’da hâlâ pek yaygın değildi. Ve herkes bu fikri hoş karşılamıyordu.
1986’da bu duruma karşı çıkanlardan biri Carlo Petrini adlı bir aktivistti. Bir grup arkadaşıyla birlikte, bu tepkiyi “Yavaş Yemek” hareketine dönüştürdü. Hareketin temel ilkeleri yerel üreticilerden alışveriş yapmak, üreticiye adil ücret ödemek ve kaliteli, geleneksel yeme kültürünü teşvik etmekti. Bu yaklaşım o kadar ilgi gördü ki, başka alanlara da yayıldı: Az ama iyi ürünler almayı ve kıyafetleri onarmayı savunan Yavaş Moda; bitkilerle bilinçli bir ilişki kurmayı öneren Yavaş Bahçecilik; çocuklara planlı etkinlikler yerine serbest oyun alanı tanıyan Yavaş Ebeveynlik gibi.

2004 yılında Carl Honoré’nin Yavaşlığın Yüceliği adlı kitabı, bu hareketin yeniden gündeme gelmesini sağladı. Honoré’ye göre, bir şeyin gelişmesi için yavaşlamak ve ona zaman tanımak gerekir. Sürekli meşgul olmak ya da işleri zorlamak, süreci derinleştirmez. Şöyle yazar: “Yavaşlamanın en büyük kazancı, insanlarla, kültürle, işle, doğayla ve kendi bedenimizle ve zihnimizle anlamlı bağlar kuracak zamanı ve dinginliği yeniden kazanmaktır.”
Yavaş Hareket Felsefesi Nedir?
Felsefi açıdan bakıldığında, “yavaşlık” kadim bir düşünce biçimidir. Sokrates ve Aristoteles en iyi yürüyüş yaparken düşünürdü. Descartes karanlık bir odaya kapanıp sadece düşünmek için zaman ayırdı. Henry Thoreau, doğada yapılan uzun yürüyüşlerin gerekliliğini savundu. Buda’nın, Dört Yüce Gerçek’i fark etmeden önce altı ay boyunca meditasyon yaptığı söylenir. Taoist düşüncede ise yalnızca yavaş ve bilinçli olan kişi erdemli sayılır.
Japon düşüncesinde ise ma kavramı vardır; genellikle “boşluk” olarak çevrilir. Bir şeyin gelişebilmesi için ona bırakılan alan anlamına gelir. Sağlıklı bir ağacın kök salması için toprağa, bir kuşun uçabilmesi için havaya, bir cümlenin anlam kazanması için kelimeler arasındaki boşluklara ihtiyaç vardır. Ma, Japonya’ya özgü bir yavaşlık biçimidir; şeylerin nefes almasına ve derinleşmesine imkân tanır.
Yavaş Hareket’i günlük yaşamımıza nasıl uygulayabiliriz?
Yavaş yemek. Bir lokma aldığınızda, çiğnerken bilinçli olun. Ne yediğinizi ve nasıl yediğinizi fark edin. Elbette, bu bir sohbet sırasında her zaman kolay olmayabilir — hatta garip bile karşılanabilir. Ama kendinize uygun bir zaman bulduğunuzda denemeye çalışın. 2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre, bu şekilde yemek yemek yalnızca lezzeti artırmakla kalmaz, aynı zamanda daha uzun süre tok kalmanızı ve daha az yemenizi de sağlar.
Yavaş kültür. Birçok kitap — özellikle klasikler ya da iyi yazılmış olanlar — ilk okumada tam olarak anlaşılamaz. Tekrar okuduğumuzda, ilk seferkinden tamamen farklı bir deneyim sunar. Bir kitabı ya da filmi yeniden deneyin. Farklı bir gözle, farklı bir keyifle.
Yavaş arkadaşlıklar. Yaş aldıkça, arkadaşlarla geçirilen zaman azalır. Görüşmeler kısa ve çoğunlukla güncel olaylara ya da ciddi konulara odaklanır. Oysa en güçlü dostluklar, birlikte geçirilen yavaş ve boş anlarda kurulur. Her gün okulda karşılaştığınız sınıf arkadaşlarıyla ya da birlikte yaşadığınız üniversite arkadaşlarınızla olan bağlar böyledir. Aynı kahvaltı masasında oturmak, aynı diziyi izlemek, aynı partilere gitmek… İnsanlarla yakınlaşmak için zamana ve yavaşlığa ihtiyaç vardır.
Doğa Acele Etmez
Doğu felsefesinde, Taoizmin kurucusu Lao Tzu, şöyle der: “Doğa acele etmez, ama her şeyi başarır.” Bu söz, sadece varlığımızı hissetmek için bile olsa, koşuşturmaya ve kaygılı düşüncelere bir anlığına ara vermemiz gerektiğini hatırlatır. Peki, bunu gerçekten nasıl yapabiliriz?
Bir an durun ve kendinize sorun: Sürekli acele etmek gerçekten istediğiniz ya da ihtiyacınız olan bir şey mi? Günlük hayatın temposundan tümüyle kaçamayabiliriz. Ama bazı büyük düşünürlerin de işaret ettiği gibi, arada durmayı ve yavaşlamayı öğrenebiliriz.
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Hawton K, Ferriday D, Rogers P, Toner P, Brooks J, Holly J, Biernacka K, Hamilton-Shield J, Hinton E. Slow Down: Behavioural and Physiological Effects of Reducing Eating Rate. Nutrients. 2018 Dec 27;11(1):50. doi: 10.3390/nu11010050. PMID: 30591684; PMCID: PMC6357517.
- The one thing the 1980s got right: The “Slow Movement” philosophy. Yayınlanma tarihi: 25 Ekim 2022; Bağlantı: https://bigthink.com/thinking/slow-movement-philosophy/
YolveMacera