Çoğu kişiye maratonun—yani 26,2 mil (42,195 kilometre) süren bir yarışın—kökenlerini sorduğunuzda, büyük olasılıkla size Pheidippides adlı antik Yunan ulaktan söz edecektir. Ancak “Maratonu kim buldu?” sorusunun cevabı, bundan çok daha karmaşıktır.

Anlatıya göre, bu ulak Maraton kasabasından Atina’ya kadar yaklaşık 26 mil koşmuş, Yunanların Perslere karşı kazandığı belirleyici zaferi ilan ettikten hemen sonra oracıkta hayatını kaybetmiştir. Efsaneye göre, Yunanlar bu habercinin anısını yaşatmak için antik Olimpiyat Oyunlarına “maraton” adlı bir yarış eklemiştir. Ancak tarihsel gerçekler, bu hikâyeden çok daha karmaşık ve çelişkilerle doludur.
Maraton Yarışının Antik Bir Kökeni Var mı?
Maraton Savaşı, Yunan tarihinde dönüm noktası olan bir olaydı ve yüzyıllar boyunca Helen özgürlüğünün ve ortak bir kimliğin simgesi hâline geldi. Savaş gerçekleştiğinde, “Kralların Kralı” olarak bilinen Darius’un komutasındaki Pers kuvvetleri batı Asya ve kuzey Afrika’nın geniş bölgelerini fethetmiş ve kuzey Yunanistan’a doğru ilerlemekteydi.
Darius, devasa ordusuyla küçük ve bölünmüş Yunan şehir devletlerini kolayca yeneceğini düşünüyordu. Ancak sayıca az olmalarına rağmen Yunanlar kazandı. Bundan on yılı aşkın bir süre sonra Yunanlar sonunda Persleri tamamen topraklarından uzaklaştırmayı başardı. Bu bilgileri bize aktaran kişi, ilk Yunan tarihçi olarak kabul edilen Herodot’tur.
Ancak, Maraton’dan Atina’ya koşan ulakla ilgili bu özel hikâye Herodot’un yazılarında yer almaz. Gerçekte, Pheidippides’in bu koşusundan, Maraton Savaşı’ndan beş yüzyıldan fazla bir süre sonrasına kadar hiçbir yazar bahsetmez.
Bununla birlikte, Herodot Pheidippides’ten başka bir bağlamda söz eder. Atina’dan Sparta’ya yaptığı yolculuktan. Bu mesafe yaklaşık 150 mildir ve iki günde kat edilmiştir. Herodot’a göre Pheidippides, savaştan sonra zaferi duyurmak için değil, başlamadan önce Spartalılardan askerî destek istemek için koşmuştur.
Pheidippides’in Maraton zaferini ilan ettiğine dair efsane ise çok daha sonra, 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Şair Robert Browning, bu olaydan bin yıldan fazla bir süre sonra yazdığı şiirde, Pheidippides’in Atina’ya koşup “Sevinin, kazandık!” dediğini ve ardından öldüğünü anlatmıştır.
Antik Olimpiyatlar Uzun Zaman Boyunca Dikkat Çekmemişti
Maraton uydurma bir anekdota dayansa da, Olimpiyat Oyunlarının kendisi önemli bir antik gerçeğe dayanır. Bu oyunlar, M.Ö. 8. yüzyıldan M.S. 4. yüzyıla kadar Yunan yaşamının bir parçasıydı. Peloponez bölgesindeki Olympia kentinde her dört yılda bir düzenlenir ve atletizm yarışmalarına yer verirdi.

Ancak hiçbir yarış 26 milden daha uzun bir mesafeyi kapsamazdı. Bunun yerine, boks, disk atma ve en fazla üç mile kadar olan kısa mesafe koşuları bulunurdu. Modern oyunlara kıyasla daha mütevazı olan antik Olimpiyatlar, Yunan dünyasının dört bir yanından yarışmacıları bir araya getirir, dostane rekabeti ve atletizmi kutlayan bir festival niteliği taşırdı.
Modern dönemde bu oyunlar, 19. yüzyılda arkeolojik keşiflerin patlamasına kadar akademik çevreler dışında büyük ölçüde unutulmuştu. 1870’lerde Alman arkeolog Ernst Curtius, antik oyunların düzenlendiği şehri kazıya açarak bu mirası geniş kitlelerin bilincine taşıdı. Keşifleri arasında orijinal stadyumun, hamamların, yemek alanlarının, sunakların ve ayrıca oyunların Zeus onuruna düzenlendiği bir tapınağın yeri de bulunuyordu.
Bu Durumda Maratonu Kim Buldu?
Peki, maratonun bugünkü adı ve mesafesi nereden geliyor? Bunun için Fransız dilbilimci ve klasik filolog Michel Bréal’e teşekkür etmeliyiz.

1890’larda Bréal, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) kurucu kongresine katıldı. Bu kongrede, antik oyunlardan ilham alan ve her dört yılda bir farklı ülkede düzenlenecek uluslararası bir spor organizasyonu önerildi. O sırada Yunanistan, yıllardır kendi canlandırdığı Olimpiyat Oyunları’nı düzenliyordu; ancak IOC, bu etkinlikleri evrensel ölçekte resmî bir yarışma hâline getirmek istiyordu.
Bréal, bu yarışmalardan birinin Maraton’dan Atina’daki Pnyx Tepesi’ne kadar uzanan bir koşu olmasını önerdi. Pnyx, antik Atinalıların en kalabalık halk meclislerini topladığı yerdi ve bu güzergâh yaklaşık 40 kilometreydi.

Organizatörler bu öneriden büyük heyecan duydular ve 1896 Atina Yaz Olimpiyatları’nda bu yarış ilk kez düzenlendi. Yunan atlet Spiridon Louis birinciliği kazandı.
Neden 26,2 Mil?
Yarışın mesafesi ancak 1908 yılında, Britanya kraliyet ailesine bir saygı göstergesi olarak 26,2 mile (42,195 kilometre) uzatıldı. O yılki Olimpiyatlar Londra’da düzenleniyordu ve mesafe, Kral VII. Edward ile Kraliçe Alexandra’nın bitiş çizgisini kraliyet locasından rahatça izleyebilmesi için keyfi olarak artırılmıştı.
O yarışta, İtalyan pastacı Dorando Pietri bitiş çizgisine ilk ulaşan kişi oldu. Ancak yarış sırasında bitkinlikten beş kez yere düştü ve her seferinde görevlilerin yardımıyla ayağa kalktı. Bu müdahaleler, zaferinin geçersiz sayılmasına neden oldu. Görevliler, onun kraliyet ailesi önünde hayatını kaybetmesinden endişe etmişti. Bunun sonucunda, ikinci olarak bitiren Amerikalı koşucu John Hayes resmî galip ilan edildi. Bu dramatik bitiş, her iki sporcunun da büyük ün kazanmasını sağladı ve o tarihten itibaren maraton mesafesi 26,2 mil olarak sabitlendi.
O zamandan bu yana maraton yarışları giderek daha popüler hâle geldi. 1970’lere kadar kadınların maratonlara katılması çoğu yerde yasaktı; oysa bugün kendi yarışlarında olağanüstü başarılar sergiliyorlar. Engelli sporcular da benzer şekilde kendi kategorilerinde büyük ilerleme kaydediyor.
Bir zamanlar parçalanmış Yunan şehir devletlerini bir araya getiren bu yarışmalar, şimdi dünyanın dört bir yanındaki insanları birbirine bağlıyor.
Kaynaklar ve ileri okumalar
Who invented the marathon? It’s not as ancient as you think. Kaynak site: National Geographic. Yayınlanma tarihi: 16 Mayıs 2023. Bağlantı: Who invented the marathon? It’s not as ancient as you think
YolveMacera