Bitkilerin Zekası Düşündüğünüzden Çok Daha Fazla

Bitkiler, hayvanların karşılaştığı problemlerin birçoğuyla karşılaşsa da hayatta kalmak ve türlerini devam ettirmek için buldukları çözümler oldukça farklı olabiliyor. Bu çözümlerden en çok bilinen, bitkilerin enerji ihtiyaçlarının üstesinden gelmek ve gün içerisinde en iyi ışığı elde etmek için yapraklarını güneşe doğru döndürmeleri elbette. Ancak bundan daha az bilinen özellikleri de var. Aşağıdaki karmaşık ilişkileri okuduktan sonra bitkilerin zekası hakkında bir kere daha düşünmek zorunda kalacaksınız.

Bazı bitkiler enerjilerini, böceklerden farelere ve hatta kuşlara kadar birçok canlıyı avlayarak elde ediyor. Bunlardan en bilineni Sinekkapan bitkisi; fakat doğada hayvanları avlayıp yiyen en az 600 bitki türü olduğu biliniyor. Söz konusu bitkiler böyle avlanabilmek için karmaşık tuzaklar ve hızlı refleksler geliştirmiş durumdalar. Bitkiler için enerji üretebilmenin bir diğer yolu ise hayvanları öldürmeden kullanmak. Birçok bitki, polen elde etmek için kendilerine gelen böcekleri karmaşık hileler ve renklerle çekiyor ve böylece diğer bitkilerle iletişim kurabiliyor.

Bitkilerin dünyasında aile içi iletişim de ön planda. Kardeşler birbirlerini tanır ve korur. Su, besin ve güneş ışığını birbirleriyle paylaşır. Bitkilerin kardeşlerini tanımasının altında yatan mekanizmanın köklerden salgılanan kimyasal sinyallerdir. Bitkiler ağızlarının tadını da iyi bilir. Yapılan bir çalışmada bitkinin köklerinin etrafındaki toprağın tadını alarak zengin besin kaynaklarına ve özellikle azotu bağlamaları için gerekli olan amonyağın bulunduğu bölgeye doğru yöneldiği bulunmuş.

Bitkilerin Zekası Hakkında Başka Neler Biliyoruz?

Son olarak, bitkilerin yırtıcı hayvanları uzak tutmak için inanılmaz çeşitlilikte zehirli bileşenler üretebildikleri de biliniyor. Örneğin bir böcek tarafından saldırıya uğradıklarında birçok bitki belirli bir kimyasal bileşen salgılıyor. Fakat onlar için oldukça kıymetli olan bu bileşenleri de öylesine dışarı vermeyip, yalnızca saldırı altında olan yaprak ya da bölge için kullanıyorlar. Dolayısıyla bu anlamda bitkilerin hem kurnaz hem de tutumlu olduklarını söyleyebiliriz.

Bitkilerin Zekası Düşündüğünüzden Çok Daha Fazla
Bitkiler yiyeceklerini paylaştıkları gibi bilgilerini de paylaşırlar. Biyologlar bir süredir saldırıya uğramış bitkilerin havadan savunma sinyalleri gönderdiği biliyorlar. Örneğin bir tırtıl domates fidanını yemeğe başladığı zaman, yapraklar zehirli bileşimler salgılar. Bu bileşimler, saldırganı kaçırttığı gibi komşu bitkileri de kendi savunmalarını hazır duruma geçirmeleri için uyarır.

Bitkilerin en karmaşık ve kendine özgü bölgesi ise en altta yer alıyor. Bilim insanları yaptıkları gözlemlerde bitki köklerinin rastgele hareket etmediklerini ve suyu elde etmek için en iyi konumu aradıklarını, rekabetten kaçınıp çeşitli kimyasallar depoladıklarını belirtiyor. Bazı durumlarda da, kökler bir engele çarpmadan yönlerini değiştiriyor, ki bu da bize bitkilerin duyuları aracılığıyla bir engeli “görebildiklerini” gösteriyor.

Bitkilerin En Az 20 Farklı Duyusu Olabilir!

Orman arazisinde taze bitmiş filiz ve fidanların köklerine yer açmak için verdikleri uğraş artık adım adım izlenebiliyor. Yere düşen yaşlı ağaçlar, genç fidanlar için besin kaynağı oluyor. Sarılacak bir kütük arayan sarmaşıklar, büyük bir telaş içinde önüne gelen her ağaca saldırıyor. Yabanıl çiçekler bahar aylarında çiçeklerini açmak için birbirleriyle yarışırken, arıların dikkatini çekmek için koku ve renk silahlarını kuşanıyorlar. Bunlar bitkilerin verdiği yaşam mücadelesinin adeta belgeleri gibi.

Bilim insanları bitkilerin, bulundukları çevrelerdeki karmaşık koşulları izleyen, nemi ölçmek, yer çekimini sezmek ve elektromanyetik alanları duyumsamak gibi en az 20 farklı duyusu olduğunu keşfettiler. Bitkiler, ayrıca son derece karmaşık bir iletişim de kurabiliyor.

Günümüzde, bilim insanları bitkilerin geniş bir çeşitlilikte iletişim biçimleri geliştirdiklerini keşfetmiş durumda. Bunlardan en bilineni ise kimyasal uçucular. Bu aslında bazı bitkilerinin çok iyi ve bazılarının da çok kötü kokmasının temel nedeni. Ayrıca fakat bilim insanları yine bitkilerin elektrik sinyalleri ve hatta titreşimler aracılığıyla da iletişim kurduklarını keşfettiler. Birçok bitki, bir tehlike yaklaştığında kendi türlerinden diğer bitkileri uyarabiliyor. Bir böcek tarafından saldırıya uğradığında, bir bitki diğerlerine “kendisinin bir böcek tarafından yeniyor olduğunu ve diğerlerinin savunmaya geçmesi gerektiğini” bildiren bir kimyasal sinyal gönderiyor.

Bitkiler Kendilerine Neyin Dokunduğunu Anlıyor

Bitkilerin bir beyinleri olmasa da dokunmaya karşı hassasiyetleri, değişen çevre koşullarına çok iyi uyum sağlamalarına ve hayatta kalmalarına yardımcı olur. Yapılan araştırmalar on yedi ayrı bitki familyası içinde, 1000’den fazla çeşidin dokunmaya özellikle çok duyarlı olduğunu gösteriyor. Bu duruma şahit olmak isterseniz küstümotu (Mimosa pudica) bitkisine üflemeyi deneyebilirsiniz..

Avustralyalı bir araştırma grubunun çalışmaları bitkilerin onlara nasıl ve ne amaçla dokunduğumuzu bildiğini gösterdi. Farklı dokunuşlar, bitkinin birbirinden farklı uyarıcıları harekete geçirmesini, fizyolojik ve genetik olarak değişime uğramasını sağlıyor. Yani, insanlar, dokunulduklarında bitkilerin bir şey hissetmediğini varsayarak davransa da aslında onlar bu konuda son derece hassas. Belki  çiçeklerini kopardığımızda elimize bir şaplak atamıyorlar ama ne yaptığımızın farkındalar.

Araştırmacılar, bitkinin kendisine dokunan şeye göre tepki verdiğini, örneğin yağmur damlacıklarının dokunuşu karşısında binlerce gen ifadesini değişime uğrattıklarını gösterdi. Bu değişim ilk damlacığın değmesini takip eden dakikalarda başlayıp yarım saat kadar sürüyor. Bir insanın usulca dokunması da benzer bir süreç yaratmakta.

Köklerinin olması onlar için gerçekten de kısıtlayıcı bir evrimsel özellik. Ama bitkiler bu duruma yani bir yerde kök salmış olmaya uyum göstermelerini ve değişen çevre koşullarında yaşamlarını devam ettirmelerini sağlayabilecek algılayıcı mekanizmaları çok iyi geliştirmiş ve gerektiği zamanda da kullanabilmiş. Yani anlayacağınız, bitkiler çevrelerinde olup biten her şeyin farkında…

Brilliant Green‘ isimli kitabın yazarı ve Floransa’daki Uluslararası Bitki Nörobiyolojisi Laboratuvarı’nın yöneticisi Mancuso bu durumu şöyle açıklıyor: ” Tek bir güçlü beyin yerine, bitkiler bir tür bilgisayar işlevi gören ve internet gibi karmaşık bir sistemde birlikte çalışan milyonlarca küçük yapılara sahipler. Tek bir beyine sahip olmak bitkilerin çok daha kolay öldürülmelerine neden olurdu.” Mancuso’ya göre “İşte bu yüzden bitkilerin bir beyni yok: fakat bu zeki olmadıkları anlamına gelmiyor, yalnızca böyle bir beyinleri olsaydı çok daha savunmasız olacaklardı.” Kısacası bitkilerin zekası hakkında yeniden düşünmemiz gerekebilir.


Göz atmak isterseniz:

Kaynaklar ve İleri Okumalar:

YolveMacera

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Yazımızı okumaya devam etmek için reklam engelleyicinizi kapatır mısınız?