Hindistan’daki 1600 Yıllık Ashoka Sütunu Neden Hiç Paslanmadı?

Hindistan’ın ikinci büyük şehri Delhi’deki Kuvvet’ülİslam Camii’nin bahçesinde ilk bakışta fazla ilginç gözükmeyen bir demir sütun var. Tarihini bilmeyen biri, muhtemelen birkaç saniye bakıp yoluna devam eder. Ancak bu sütunun çok şaşırtıcı bir özelliği de bulunur. Bu nedenle Delhi kentindeki Ashoka Sütunu, dünyanın en ilginç yapılarından biri olma özelliğini taşır.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Ashoka Sütunu’nun, Gupta İmparatorluğu’nun erken döneminde yaptırıldığı tahmin ediliyor. Sütunun adı, antik Hindistan’da kısa bir dönem içinde hüküm süren Maurya İmparatorluğu’nun üçüncü hükümdarı İmparator ‘Muhteşem’ Asoka (ya da Ashoka)dan geliyor. Asoka’nın yönetimi altında Hindistan, çağdaşı olan Yunan krallıklarının hepsinden çok daha yüksek, tahminen 30 milyon kişilik bir nüfusa sahipti.

Ashoka Sütunu Neden Hiç Paslanmadı?
Hindistan’da tek başına duran ve Delhi’dekine benzer, başka sütunlar da vardır. Ancak bunlar yapısal olarak farklılıklar göstermektedir. Ayrıca bir çoğu zaman içinde bozulmaya başlamıştır. Oysaki bu sütun, doğanın güçlerine maruz kaldığı tüm bu yüzyıllar boyunca, o zamanın bir parçası içinde tamamen parçalanan mevcut demir yapıların aksine, neredeyse paslanmadan kalmıştır.

Bin altı yüz yıl veya daha fazla bir süredir Hint muson yağmurlarına, rüzgarlarına ve sıcaklıklarına maruz kalan eşdeğer herhangi bir demir kütlesinin uzun zaman önce bir pas yığınına dönmüş olması normalde gerekir. Ancak saf demirden oluşan Ashoka Sütunu, yapıldığı zamandan bugüne, korozyona meydan okuyor.

Ashoka Sütunu hakkındaki bilgilerimiz sütunun önemli metalürjistlerinden biri olan Sir Robert Abbott Hadfield’ın (1858-1940) yaptığı analizlerden geliyor.

Ashoka (Aşoka) Sütunu Neden Paslanmıyor?

Hadfield 1911 yılında yaptığı araştırmasında, Ashoka Sütunu’nun yüzde 99,72 demir, yüzde 0,08 karbon, yüzde 0,046 silikon, yüzde 0,032 azot, yüzde 0,114 bakır ve yüzde 0,114 fosfordan oluştuğunu bulmuştu. Bulguları, neredeyse yüz yıl sonra, bu, demir sütunun bazı sırlarını çözmenin anahtarı olacaktı.

Normal koşullarda bilindiği gibi demir oksijen ve suya maruz kaldığında, korozyon olarak bilinen kimyasal bir süreç ile birlikte bozunmaya başlar. Bu oksitleme işlemi, metali aşındıran ve demirden yapılmış herhangi bir yapı tamamen bozulana kadar hafifçe ama giderek daha küçük ve daha zayıf hale getiren pas oluşumuna neden olur.

Ashoka Sütunu Neden Hiç Paslanmadı?
Antik çağlarda yaşayan insanların bilgi ve ustalıklarının son derece çarpıcı bir örneği niteliğindeki Ashoka Sütunu, yedi metre yüksekliğe ve altı tonun üzerinde ağırlığa sahip. Sütun ilginç özelliği nedeniyle uzun bir süre dünya dışı ziyaretçiler ile ilişkilendirilmişti. Sütununun bir zamanlar bulunduğu konumu gösteren bir resim.

Demirin yapısındaki cüruf ve indirgenmiş demir oksitlerin, metalde bulanan yüksek orandaki fosfor ile bulunduğu coğrafyada iklim koşullarının birleşmesi, sütunun etrafında bir zarın oluşumunda rol oynamış. Demirin 1/20’sini oluşturan bu tabaka, demirin paslanmasını engellemiş.

Sütunu oksidasyondan koruyan ana etken fosfordur, çünkü sütunun dış tarafında metal ve pas arasında bir bariyer oluşturan koruyucu bir filmin oluşumunda önemli bir katalizör görevi görür.

Delhi’de yapılan bir deneyde, bu filmin küçük bir kısmı kazındı. Bir gün içinde kazınan kısımda pas belirdi; ancak bir hafta içinde pas kimyasal bir değişime uğrayarak onu yeni bir film tabakasına dönüştü. Bu da daha fazla oksidasyonu önledi.

Bu Demir Sütun İle İlgili Cevaplanmamış Soru Halen Çok Fazla

Günümüzde anıtın neden paslanmadığını anlıyoruz, ancak henüz kopyalayamıyoruz. Asırlık sırlarını keşfeden endüstriyel metalürji uzmanları, yirmi birinci yüzyıl uygulaması için bu eski teknik bilginin bozulmaz örneğini titizlikle incelemeye devam ediyorlar. Bu esnada da akıllara elbette cevabını muhtemelen hiçbir zaman bilemeyeceğimiz bazı sorular geliyor.

Sütunun gerçek işlevi neydi? Neden demirden yapılmıştı? Yıldırımı çekmek veya bir şekilde onunla etkileşime geçmek için mi tasarlandı? Eğer öyleyse, amaç neydi? Başlangıçta bir tür elektromanyetik cihazın parçası mıydı? Buradaki belki de en temel soru, demir direğin neden paslanmayacak şekilde yapıldığıdır. Bugün, tüm elektrikli bileşenler paslanmaz olacak şekilde özel olarak üretilmektedir, ancak eski zamanlarda böyle bir yapıya neden ihtiyaç duyulmuştur?

Bu ve bu gibi soruların cevaplarını vermemiz henüz mümkün değil gibi gözüküyor. Doğal olarak da bu cevapsızlık ilginç teorilerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Ancak kesin olan bir şey var ki antik dönemin mühendisleri düşünülenden çok daha becerikli idi. Benzer bir örneği bu yazımızda da inceleyebilirsiniz: Bir Ütopya: Savaşmadan Gelişen İndus Vadisi Uygarlığı


Kaynak: Why Has This 1600 Year Old Pillar in India Never Rusted?; yayınlanma tarihi: 7 Temmuz 2017; Bağlantı: https://www.gaia.com/

YolveMacera

Sibel Çağlar

Merhaba. Matematik öğretmeni olarak sürdürdüğüm hayatıma ilerleyen süreçte doğa sporlarını ve içerik üreticiliğini eklemeyi tercih ettim. Bilim, tarih ve coğrafya ilgi alanlarımın başında geliyor. Severek üretiyorum ve ürettiklerimi yayınlıyorum. Yolculuğumda bana eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu