Dışarıda. doğal dünyada zaman geçirmenin stresin azalttığını ve psikolojik açıdan bizi daha sağlıklı kıldığını uzun zamandır biliyoruz. Çalışmalar gösteriyor ki, doğa, zorlu geçen bir günün ardından rahatlamanızı sağlıyor. Pozitif duyguların artmasına ve beraberinde negatif duyguların azalmasına neden oluyor. Ancak doğal dünyayı deneyimlerken sadece gözlerinle yetinmeyin, aynı zamanda doğanın seslerini de dinleyin.
Bir çoğumuza doğa kelimesi uzak ve ulaşılması zor bir yer gibi geliyor. Ancak doğa dediğimiz zaman aklınıza sadece ormanlar gelmemelidir. Sonucunda pencerenizi açtığınız zamanlarda da doğa aslında çevrenizdedir. Doğal hayat bir çok bileşenden oluşur. Bu nedenle değerli olan sadece dağlar, göller, nehirler değildir.
Bir kuş sesini dinlemek, bu kuş sesinin hangi türe ait olduğunu anlamaya çalışmak bile kimi zaman bir göle gitmenin verdiği hazzı verebilir. Aslında kimi insanlar bunu bir yaşam biçimine getirmiş durumdadır. Detaylar burada: Gökotta: Doğayı İsveçliler Gibi Deneyimlemeyi Deneyin!
Doğanın Seslerini Temelinde Ekolojik Bir Olgu Olarak Ele Almak Gerekir
Elektronik müziğin usta isimlerinden biri Bernie Krause, 1960’ların sonlarında, bir müzisyen olarak mesleğinin zirvesindeydi. Bir çok tanınmış kişi ile çalışmalar yapmış ve bir çok film müziğine imza atmıştı. Sonra ani bir kararla her şeyden vazgeçti. O zamandan beri doğanın seslerini kayıt altına alıyor.
Doğadaki sesleri ekolojik bir olgu olarak ele alan Krause, “ses ortamı ekolojisi” adını verdiği ve giderek de yaygınlaşan bilim ve araştırma dalının kurucusu olarak kabul ediliyor. Bu ekoloji üç boyuttan oluşuyor: Biyofoni (hayvanların sesi), jeofoni (yağmur sesi, akan şelalenin çıkardığı ses gibi doğanın kendi sesleri) ve antrofoni (insan sesleri).
Yaklaşık elli yıl boyunca Bernie Krause, dünyanın dört bir yanından en az 15.000 kara ve deniz türü dahil olmak üzere 5.000 saatten fazla doğal ortam kaydı topladı. “Bu bir orkestradır ama yok edilen bir orkestra’’ diyor.
Krause ve arkadaşları bu sesleri kaydetmekle yetinmiyor; zaman, mekan ve hava şartlarına göre analiz ediyor. Bunların sonucunda elde edilen bilgiler ve saptanan değişimler de bizlere önemli ekolojik bilgiler sunuyor. Kendisini daha yakından tanımak için internet sitesine göz atabilirsiniz.
Şarkı Söyleyen Ağaçlar
Doğanın seslerini bize dinletmeye çalışan tek kişi Bernie Krause değil. Her ağacın bir hikayesi vardır. Peki, bu hikayeyi ağacın kendisinden, üstelik bir plakta dinlemek istemez miydiniz? Geçtiğimiz yıllarda yapılan bir çalışma bunu mümkün kıldı.
Bilindiği gibi, ağaçlar ve ağaç fosillerindeki yaş halkalarından, ağaçların gücü, büyüklüğü, büyüme hızı ve yaşı öğrenilebiliyor. Hele ki bu ağaçlar halen canlı ise, ağaçların halkaları, kuraklık dönemlerinden sellere kadar tarihi olayları aydınlatacak bilgileri de verebiliyor.
Almanya doğumlu tasarımcı ve sanatçı Bartholomâus Traubeck ise, ağaçların hikayelerini ‘bizzat kendilerinden dinlemek’ için bir yöntem geliştirdi. Ağaçların gövdesinde bulunan yaş halkalarını, diskleri okumak için kullanılan bir göz ile pikap-plakçalar benzeri bir sistem kurdu.
Ağaç gövdeleri enlemesine kesildiğinde veya kesit alındığında plağa benzemesinden esinlenen Traubeck, geliştirdiği sistemle ağaçların gövdesinde bulunan yaş halkalarını ses dalgalarına dönüştürdü. Piyano notaları olarak ortaya çıkan eserleri, bir albümde toplayan Traubeck, bu albümüne de ‘Yıllar’ ( Years) ismini verdi. Ağaçların yaş halkalarını sese dönüştüren sistemle elde edilen, bu oldukça duygusal besteyi dinlemek isterseniz bu bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Sonuç olarak eğer imkanınız var ise doğaya gidin, eğer yok ise doğanın seslerini dinleyin. Gerçeğin yerini tam olarak tutmasa bile her durumda iyi gelecektir.
YolveMacera