Sönmeyen Ateş Yanartaş’ın Sırrı Nedir?
Yanartaş sadece doğal güzelliği ile değil kendine has jeolojik yapısıyla da özel bir coğrafyadır.
Sönmeyen Ateş olarak bilinen Yanartaş (ya da antik adıyla Chimera), Antalya’nın Çıralı bölgesinde, deniz seviyesinden yaklaşık 230 metre yükseklikte yer alan, doğal olarak yanan bir alev alanıdır. Bu sürekli yanan ateşin kaynağı ise yer altından çıkan metan ve hidrojen sülfür gibi yanıcı gazlardır.

Olympos Beydağları Milli Parkı, doğa tutkunları ve tarih meraklıları için gerçek bir hazine niteliğindedir. Park, aynı zamanda etkileyici antik Olympos kenti kalıntılarına da ev sahipliği yapar. Deniz ile dağlar arasında, etkileyici bir nehir vadisine kurulu bu antik kent, Likya uygarlığının geçmişine açılan bir penceredir. MÖ 3. yüzyıla tarihlenen kentte tiyatro, bazilika, hamam ve çeşitli mezar yapıları bulunur.
Bir dönem Likya’nın deniz ticaretinde güçlü bir merkezi olan Olympos, uzun ve geniş taşlık plajıyla son bulur. Çıralı’ya çok yakın olmasına rağmen bu sahil şeridi vahşi ve izole bir doğa hissi verir; Türkiye’nin Turkuaz Kıyısı’na özgü doğal çekiciliği yansıtır. Kayalara oyulmuş Ceneviz kalesi kalıntıları, manzaraya romantik bir hava katar.

liman kentidir ve MS XV. yüzyıla kadar pek çok ulus kenti egemenliği altına almıştır.
Bölgeyi yukarıdan görmek isteyenler için en etkileyici manzara, Olympos Teleferik sayesinde sunulur. 2.365 metre yüksekliğe çıkan teleferik, ziyaretçileri Tahtalı Dağı’nın zirvesine taşır. Burada manzaranın tadını çıkarmakla yetinmeyen maceraperestler, yamaç paraşütü yaparak gökyüzüne süzülebilir. Kim bilir, belki de kendilerini efsanevi Chimera canavarını alt etmeye çalışan, Pegasus’a binmiş bir kahraman gibi hissederler.

Yanartaş’ın gizemli alevlerine ulaşmak isteyen ziyaretçiler, yolculuklarına Çıralı’nın sakin köyünden başlayan keyifli bir yürüyüşle başlar. Dağa doğru yaklaşık 30 dakikalık bir tırmanış, hem ulaşılabilir düzeydedir hem de çevredeki orman ve dağ manzaraları eşliğinde oldukça etkileyici bir deneyim sunar.
Ziyaret için en ideal dönemler, ilkbaharın başı ya da sonbaharın sonları gibi serin ve kalabalığın az olduğu mevsimlerdir. Özellikle akşam saatlerinde yapılan yürüyüşler çok tercih edilir; çünkü hava karardıkça alevler daha belirgin hale gelir ve gökyüzündeki alacakaranlıkla birlikte ortamın mistik havası daha da güçlenir. Alevlerin yaydığı sıcak parıltı, bu doğa olayını izlemeyi benzersiz bir deneyime dönüştürür.
Mitolojide Yanartaş Efsanesi
Antik adıyla Khimera olarak bilinen Yanartaş, tarih boyunca kutsal bir alan olarak kabul edilmiştir. Hatta anlatılanlara göre, ilk olimpiyat ateşi de burada yakılmıştır. Bölgedeki tapınaklardan biri günümüze kadar ulaşmayı başarmış, bu alan da birçok mitolojik öyküye ilham kaynağı olmuştur. Bunların en bilineni ise, Bellerophontes’in Chimera’yla olan mücadelesidir.

Efsaneye göre, Likya Kralı, olağanüstü yakışıklılığı, cesareti ve halk arasındaki ünüyle dikkat çeken genç savaşçı Bellerophontes’e, Chimera adlı canavarı öldürme görevi verir. Chimera, aslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu ve en önemlisi ağzından alevler saçan korkunç bir yaratıktır. Efsanenin detaylarında, bu görevin kahramanı onurlandırmaktan çok, aslında onu tehlikeye atarak yok etmeye yönelik bir plan olduğu anlaşılır.
Ancak Bellerophontes, tanrı Zeus tarafından kendisine hediye edilen kanatlı at Pegasus ile bu zorlu görevi kabul eder. Canavara karşı yapılan çetin savaş sırasında Pegasus gökyüzüne yükselir; Bellerophontes yukarıdan inerek mızrağını Chimera’nın kalbine saplar ve onu yerin yedi kat altına gömer. Chimera bedenen alt edilmiştir ama ateşi hâlâ yeryüzüne ulaşmakta, Yanartaş’taki sönmeyen alevler şeklinde dışa vurmaktadır.
Yanartaş’ın Gerçek Sırrı Nedir?
Her ne kadar efsanevi anlatımlar bu ateşleri gizemli ve çekici kılsa da, günümüzde Yanartaş’taki alevlerin tamamen bilimsel bir açıklaması olduğu biliniyor. Bu sürekli yanan ateşin kaynağı, yer altından sızan belirli bir gaz karışımıdır.

Bu gaz, kokusuz ve kuru bir yapıya sahiptir. Yapılan analizlere göre bileşimi büyük oranda %82,96 metan, %14,5 etan, %1,5 azot ve %1 karbondioksit içerir. Bu yüksek orandaki metan, gazın kolayca tutuşmasını ve alevlerin sürekli yanmasını sağlar.
Ancak bu sönmeyen alevlerin arkasındaki metan gazının kaynağı uzun süre bilim insanları için bir sır olarak kaldı. Normalde bu tür biyolojik olmayan (abiyotik) metan, yalnızca yüksek sıcaklıklarda oluşabilir. Oysa Yanartaş’taki sıcaklıklar bu seviyenin çok altındaydı.
Bu gizem, İtalya Ulusal Jeofizik ve Volkanoloji Enstitüsü’nden Giuseppe Etiope ve Romanya’daki Babes-Bolyai Üniversitesi’nden Artur Ionescu tarafından yürütülen çalışmalar sayesinde açıklığa kavuşmaya başladı.
Bilim insanları, bölgedeki magmatik kayaçların içinde bulunan nadir bir metal olan rutenyumun, düşük sıcaklıklarda metan oluşumuna katalizörlük ettiğini laboratuvar ortamında kanıtladı. Araştırmaya göre, rutenyum sayesinde 100 °C’nin altındaki sıcaklıklarda bile abiyotik metan üretimi mümkün. Bu sıcaklıklar, Yanartaş’ta gözlemlenen doğal sıcaklık aralığına oldukça yakın.
Sonuç olarak, Yanartaş’taki sönmeyen alevler artık sadece mitolojik bir efsane değil, aynı zamanda bilimsel bir keşfin parçası. Binlerce yıldır gizemini koruyan bu doğa olayı, modern jeokimya sayesinde bugün daha net bir şekilde anlaşılabiliyor.
Ayrıca başka bir özel coğrafya hakkında bilgi edinmek için göz atınız: Şamran Kanalı: Urartulardan Bize Miras Bir Mühendislik Harikası
Kaynaklar ve ileri okumalar
- Mount Chimaera. bağlantı: https://en.wikipedia.org/wiki/Mount_Chimaera
- Etiope, Giuseppe & Ionescu, Artur. (2014). Low-temperature catalytic CO2 hydrogenation with geological quantities of ruthenium: A possible abiotic CH4 source in chromitite-rich serpentinized rocks. Geofluids. 15. 10.1111/gfl.12106.
- Metal solves mystery of flames that inspired Homer. yayınlanma tarihi: 15 Ekim 2014; bağlantı: https://www.newscientist.com
YolveMacera