Kayıp Altın Şehir: El Dorado Efsanesi Aslında Nedir?

Yeni yerler görmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi sever misiniz? Eğer öyleyse, yalnız değilsin! Aslında yolculuk tutkusu insanlık tarihinin başlangıcından beri var olmuştur. Zaman içinde bir çok kaşif bu amaçla yola düşmüştür. Ancak temelde onları buna iten dürtü günümüzdekinden çok daha farklıydı. Daha çok aradıkları bir şey vardı. Bu da genellikle altındı.

Bu nedenle, birçok kişi Güney Amerika’nın yağmur ormanlarına ve dağlarına sonuçsuz bir yürüyüşe çıktı. Amaçları orada var olduğuna inanılan altından yapılmış kayıp bir şehri aramaktı. Bahsedilen bu şehrin adı ise El Dorado idi. Ne yazık ki böyle bir şehrin aslında hiç var olmadığı çok sonraları anlaşılacaktı.

Kayıp altın şehir El Dorado, Güney Amerika’ya dair bir efsane olduğu gibi, Avrupalıların kayıp bir uygarlığın zenginliğini arama öyküsünü de anlatır bizlere. Burayı bulduğunu iddia eden gezginlerin anlattıkları, yıllarca Avrupalı maceracıları harekete geçirse de El Dorado efsanesinin özü hep saklı kalmıştır. “El Dorado” ismi “altın kaplanmış” anlamına gelir. El Dorado efsanesi, Avrupalıların altın için bitmeyen aç gözlüğünü ve bu yeni toprakları parasal değerleri için sömürmeye yönelik şaşmaz dürtülerini bizlere özetler.

El Dorado Efsanesinin Çıkış Kaynağı Nedir?

El Dorado

Efsanenin arkasındaki gerçek hikaye, son yıllarda eski tarihi metinler ve yeni arkeolojik araştırmaların bir kombinasyonu kullanılarak yavaş yavaş bir araya getirildi. Efsanenin temelinde, MS 800’den günümüze kadar gelen ve Orta Kolombiya’da yaşayan Muisca halkları tarafından gerçekleştirilen bir törenin hikayesi yer alıyor. 16. yüzyılın başlarında bu yabancı kıtaya gelen farklı İspanyol tarihçiler, El Dorado’nun bu töreni hakkında yazmaya başlamışlardı. Bunların içinde en çok da Juan Rodriguez Freyle tarafından yazılanlar dikkat çekmişti.

Güney Amerika’da And Dağları’nda yaşayan halklar, dört elementi birleştirince ortaya çıkan malzemenin parlak bir metale dönüşebileceğini ve böylece insanların, doğanın güçlerini kullanarak ilkel olmaktan, üstün olmaya geçebileceklerini düşünüyorlardı.

Bu dönüşümü temsil etmek için, kral olan kişi özel bir törene katılıyordu. Kralın tamamen çıplak olan vücudu, reçineyle kaplanıyor, üzerine küçük bir üfleme borusuyla altın tozu üfleniyordu. Devamında kral bir kayıkla Guatavita Gölü’nun ortasına gelip, güneş en tepedeyken yanında getirdiği hazine ile birlikte, suya dalıyordu. İnsanların hayal gücünü harekete geçiren işte bu altın adam hikayesi idi.

El Dorado
Guatavita Gölü

Bu hikaye kısa zamanda her yere yayıldı. Artık Avrupa’da, Güney Afrika veya Orta Amerika’da El Dorado isimli çok zengin bir yer olduğu, halkın altın süslemeli elbiseleri, altın kaplanmış yollan konuşulmaya başlanmıştı. O andan itibaren İspanyol istilacılar efsanevi Altın Krallığı bulmak için hiç durmadan araştırmaya başladılar. 1545 yılında Guatavita Gölü’nü titiz bir şekilde araştırmaya başladıklarında, yüklü miktarda altın ve kıymetli taşlar bulacaklarını düşünüyorlardı.

1580’den sonra Bogotalı bir tüccar plan Antonio de Sepulveda, 8000 yerlinin yardımıyla gölün yanına bir tünel kazıp göldeki su seviyesini 20 metre kadar düşürdü. Toprak setin yıkılması girişimin oldukça kanlı bir şekilde sonuçlanmasına neden olduysa da; bulunan bazı objeler ve yumurta büyüklüğünde bir zümrüt, efsanenin daha da büyümesini sağladı.

Bulunanlar İspanya kralı II. Felipe’ye gönderildi. Yüzlerce yerli bilmedikleri bir şeyi anlatamadıkları için işkence görüp öldürüldü. Yüzlerce istilacı da hem ormanlarda, hem de And Dağları’nda hiçbir zaman bulamayacakları altın şehri arayıp durdu. Birçokları, açgözlü kralların hayal ettiği hazineleri bulamadan hayatlarını kaybetti.

Kayıp Altın Şehir Efsanenin Arkasındaki Gerçek

El Dorado

Güney Amerika’nın derinliklerinde gizli bir altın şehir yoktur. Araştırmalar gösteriyor ki, bugün Kolombiya’da olan bölgede altın üretiminin kapsamı ve kalitesi, on altıncı yüzyılın sonlarında gerçekten dikkate değerdi. Muisca kesinlikle gerçek bir kabileydi ve antropolojik analizler, altının kültürlerinin merkezi bir parçası olduğunu gösterdi. Ancak bu altın, zenginliğin bir sembolü değildi, yalnızca dini bir motif  olarak kullanıldı. El Dorado ismi bir şehir olarak anılmadı. “The Golden One – Altın Olan” anlamına gelen, İspanyolların esrarengiz Muisca kabilesinin altın süslemeli liderine verdiği isimdi.


Göz atmak isterseniz


Kaynaklar ve ileri okumalar: 

YolveMacera

Sibel Çağlar

Merhaba. Matematik öğretmeni olarak sürdürdüğüm hayatıma ilerleyen süreçte doğa sporlarını ve içerik üreticiliğini eklemeyi tercih ettim. Bilim, tarih ve coğrafya ilgi alanlarımın başında geliyor. Severek üretiyorum ve ürettiklerimi yayınlıyorum. Yolculuğumda bana eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Yazımızı okumaya devam etmek için reklam engelleyicinizi kapatır mısınız?