
Ünlü ressamların tablolarında mutluluk hakkında bize anlatmaya çalıştığı bir şeyler var. Bir kaç örnekten yola çıkarak bize aktarmaya çalıştıkları duyguları çözümlemeye çalışalım…
Gustav Klimt (1862-1918) “The Three Ages of Women”

Mutluluğu bulmamız, belki de sadece onunla yeniden buluşmamızda saklı. Peki, “mutluluk” adını verdiğimiz bu karmaşık ve kaçak his, hangi uzak hatıralarda şekil alıyor? Psikolojideki bilgi işleme teorileri, hayatımızın belirli önemlerinin belirli öğrenme şekillerimizi desteklediğine işaret ediyor. Örneğin dil öğreniminde, bir dili ne kadar erken ve sık duyarsak, kazanımımız bir o kadar kolay oluyor. Aynı şey mutluluk için de geçerli. Çocukluk döneminin mutlulukları, yetişkin yaşlarda da mutluluğa erişimimize olanak tanıyor.
Vincent Van Gogh (1853-1890) “Blossoming Almond Tree”

Evrimsel psikologlara göre davranışlarımız ve ilgilerimizin çoğu eski ilkel ihtiyaçlarımızın kalıntısı. İnsanların ağaçlarla çevrili bir göl ya da güneşin kıyıya vurmasıyla ortaya çıkan renkler gibi doğa gösterilerine hayran olmalarının nedeni, o manzaraların hayatta kalmaları ve beslenme, barınma, dinlenme gibi ihtiyaçlarını gidermeleri için birer vaat olduğunu görmeleri. Çiçekli bir ağacı seyrederken, dalgaların ya da bulutların hareketine odaklanırken doğayla bütünleşiyor, ona dönüyoruz. Doğayla yaşadığımız bu buluşmalar mutluluğumuzu beslemekle kalmıyor, mutluluğumuz için vazgeçilmez oluyor.
Gaston Chaissac (1910-1964) “Character on a Blue Background”

Mutluluk bir şans değil zekâdır ve öğrenilip geliştirilebilir. Hayatın bir mücadele olduğunu sıklıkla dile getiriyoruz. Mutluluk da öyledir! Özürlerimiz ister fiziksel engeller gibi görünsün, ister görünmesin, geçmişimizden gelen endişe ve korkular, mutsuzluk için hepimize birçok neden veriyor. “Bizden daha mutlu olan insanlar var” diye düşünmek ise bize kurban rolü biçip, yalnızlığımızı ve özürlerimizi kötüleştirmekten başka bir işe yaramıyor. Her zaman mutlu olamayız ama mutluluğa dönüş yolunu açık bırakmak her zaman mümkün.
Gustave Courbet (1819-1877) “The Beach at Palavas”

Courbet’nin denize verdiği şu selâm çok soylu: “Seni tanıdım ve sana hürmet ediyorum. Ve o kadar mutluyum ki!” Biz de mutlu olduğumuz anların farkına varmakta ve onları tanımlamakta haklıyız. Bir mutluluğa şahit olduğumuzda ya da mutlu hissettiğimizde, kendimize söylememiz gereken; insana çocukların icat ettiğini düşündüren sihirli ve sade tek bir cümle var: “Bu an mutlu bir an”. Böylece bilinç ve mutluluğa kimlik kazandırmış oluyoruz. Peki bazıları sormayacak mı; “Mutlu hissetmek için bu kadar bilişsel çabaya gerek var mı? Bu, mutluluğu mahvetmez mi?” diye. Buna verilecek cevap gayet basit: Yaşamak, yalnızca göğüs germek değil, aynı zamanda kendi dünyamızı yaratabilmektir.
Yolvemacera