
Antik Romalılar, mimari hünerleriyle bilinen bir halktı. Bunun en güzel kanıtlarından bir tanesi, uzun mesafeler boyunca, neredeyse kusursuz düzlükte inşa ettikleri dayanıklı yollardır. Bu durum öyle belirgindir ki Avrupa’da eğer bir yol iki kilometre boyunca hiç sapmadan dümdüz ilerliyorsa ‘bu mutlaka bir Roma yoludur‘ şeklinde özdeyiş bile bulunmaktadır. Roma İmparatorluğu hüküm sürdüğü bütün topraklar baz alındığında 400.000 km civarında yol yaptıkları tahmin edilmektedir. Bu yolların 80.000 km’lik kısmı taşlarla örülü, dönemin en kaliteli yollarındandır.
Tüm bunları, modern ölçme araçları, inşaat ekipmanları veya birçok alan için varış noktalarının tam olarak nerede olduğuna dair kesin haritaların olmadığı bir çağda yaptılar. Peki nasıl yaptılar?

Roma Yolları Nasıl Planlandı?
Başlangıç olarak, Roma İmparatorluğu boyunca yapılmış birkaç farklı yol türü olduğunu ve yol yapımında kullanılan yöntem ve malzemelerin bölgeden bölgeye değiştiğini ve yüzyıllar boyunca geliştiğini belirtmek önemlidir. Roma yolları aslında üç kategoriye ayrılmıştı. Yolların bir kısmı sıradan insanlar içindi (viae publicae). Bir kısmı ordu ve devlet yetkililerinin kullanılması amacıyla yapılmıştı ( viae militares). Ve elbette bir kısmı da imtiyaz sahiplerinin geçmesi için planlanmıştı.( viae privatae). Bu yollar üzerinde genellikle köprüler ve şehir kapıları gibi yerlerde ücretli geçiş noktaları vardı. Yani Romalılar bir yerde paralı yol sisteminin de öncülerinden sayılmaktadır.
Sonuçta, modern makinelerle bile, geniş bir yol sisteminin inşası ve bakımı son derece zaman alıcı ve yoğun emek isteyen bir süreçtir. Romalılar bu sorunu son derece farklı bir yaklaşım ile çözmüşlerdi. Başlangıç olarak, iki ana noktayı birbirine bağlayan kesin yönü bulmak için bir grup öncü araştırma yapmaya başlıyordu. Hedefleri yüksek dağlar, nehirler vb. gibi büyük engelleri de hesaba katarak rotayı mümkün olduğunca verimli bir şekilde planlamaktı. Normalde yol yapımında bu tip engellerden kaçınılmaya çalışılır. Ancak bu durum Romalılar için geçerli değildi.
Sonuçta bir dağın etrafından dolaşmak daha uzun bir yolculuk anlamına geliyordu. Bunu engellemek ve gidilmek istenen yere en kısa sürede ulaşılmasını sağlamak için Roma yolları yapılırken yol dağın direk üzerinden ya da içinden geçecek biçimde planlandı. Bunun bir örneği, bir dağdan geçen en uzun tünel, MÖ 38’den 36’ya kadar kazılmış olan ve yaklaşık 1 km uzunluğunda ve yaklaşık 5 metre yüksekliğinde ve genişliğinde olan Grotta di Cocceio’dur.

Bir ordunun, düz bir yolu yorularak çıktıktan sonra biraz dinlenerek devam etmesi, virajlı yamacı çıkmasından çok daha pratik olacağını düşünen Romalılar; bu nedenle dik yamaçları ya da keskin tepeleri bile aşarken, işin içine güvenlik unsuru da girince yolun düzlüğünden asla ödün vermemişlerdir.
Ayrıca ordunun beraberinde taşıdı cephanelerin genellikle yamaç tırmanışlarında hiç zorlanmayan hayvanlar vasıtasıyla taşınıyor olması da Roma İmparatorluğu’nda bu duruma ayak uydurma göstergesi olarak kabul edilir.
Her ne kadar vagon çeken hayvanlar için böylesi yerler uygun olmasa da zaten Roma yolları, tacir kervanları için hazırlanmamıştır.