
Türkiye’nin en önemli arkeolojik sit alanı ve en büyük açık hava müzesi olan Efes Antik Kenti, bugünkü Selçuk ilçesinin yakınında ve İzmir’in 70 km. güneybatısında yer almaktadır. Efes bölgesinde yaşam bundan yaklaşık 8600 yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Cilalı Taş Devri’nde, Çukuriçi Höyük‘te başlayan yaşam, Bronz Çağı’nın sonuna kadar bugün St. John Kilisesi ve İsa Bey Camii‘nin bulunduğu yer olan Ayasuluk Tepesi‘nde devam etmiştir. Yine yapılan kazılarda bulunan eserlerden yola çıkarak MÖ 2. bin yılda Hitit belgelerinde bu bölgeden bahsedilmektedir. Hitit imparatorluk döneminde buranın adı Apasas‘tır ve Arzawa-Mira Krallığı’nın başkentidir.

MÖ 1000’li yıllarda, Atina kralı Kodros’un oğlu Androkios, yeni bir şehir kurma arzusuyla arkadaşlarıyla birlikte Ege’ye yelken açar. Yemyeşil kıyıları ve birbiri ardına sıralı adaları geçtikten sonra güzel bir koya gelirler. Burada adacıklar, tepeler ve şirin vadiler vardır. Arkalarında ise geniş arazileri sulayarak kıvrıla kıvrıla akan bir ırmak (Küçük Menderes)… Androkios ve arkadaşları burada yeni bir şehir kurmak isterler ancak inanılışa göre bir yerin kent olabilmesi için tanrılar ve kahinlerin onayını almak gerekir.
Androkios, bir arkadaşını Delfi kentindeki kutsal tapınağa gönderir. Kahinler yeni kurulacak bu şehir için “Balık sıçrayacak, domuz kaçacak ve sen orada geleceği parlak bir kent kuracaksın” şeklinde kehanette bulunurlar. Bir gün Androkios ve arkadaşları koyda tuttukları balıkları kızartırken tavadaki yağ patlar, balık sıçrar ve balıklarla sıçrayan ateş çevredeki çalıları tutuşturur. Çalılar arasında saklanan domuz ise kaçmaya başlar. Androkios domuzun peşine düşerek onu öldürür ve efsane gerçekleşmiş olur. Böylelikle yüzyıllar boyunca doğu ve batının en önemli şehirlerinden biri olan Efes’in temelleri atılır.

Efes’in tarihsel sürecinde bulunduğu konum dolayısıyla savaşsız, barış içerisinde geçen bir dönem asla mümkün olmamıştır. İlk önce Hititler, daha sonraları İon’lar, Kimmerler, Lidya’lılar, Persler, Antik Yunan Devleti, Sparta, Büyük İskender, Roma İmparatorluğu, Gotlar ve Arap saldırıları nedeniyle her zaman kendisini savaşın ortasında bulmuştur.
Bugün, yılda iki milyona yakın ziyaretçi ağırlayan antik kent; zamanında ticaret, kültür ve dinin merkeziydi. En parlak dönemini ise MÖ 27-14 arasında, İmparator Augustus döneminde yaşadı. Bugün o ihtişamdan geriye, tek sütunu ayakta kalmayı başarmış Artemis Tapınağı, ihtişamlı bir cepheden ibaret Celsus Kütüphanesi, ev hayatının gölgesini yansıtan yamaç evlerle tiyatro ve mermer yol kaldı. İnsanın, bir zamanlar 200 binden fazla kişinin yaşadığı bu canlı kenti gözünde canlandırması zor.

Macar 3D sanatçısı Adam Nemeth’in işi tam da bu: Bugün geriye birkaç taş ve sütundan başka bir şey kalmamış antik kentleri, bilgisayar teknolojisinden faydalanarak canlandırmak. Budapeşte’de yaşayan Nemeth’in ilgi alanı, Roma Dönemi. Onun ilgisini çeken, hayatı filmlere konu olmuş tarihi karakterler değil, sıradan insanların günlük hayatı. “Canlandırma yapmak dedektiflik gibi” diyor. Çalışmaya başlamadan evvel her tür kaynaktaki tüm veriyi topluyor, elindekilere bakarak en olası tezi ortaya koyuyor.
Kendini Roma şehirlerini ziyaret eden bir zaman yolcusu gibi hayal ettiğini söyleyen Nemeth, Türkiye’ye hiç gelmemiş. Efes’le ilgili çalışmaları veriler üzerinden yapmış. Efes’i canlandırma işini ise İspanyol bir yayıncıdan almış. Modellerinin santimetresine kadar aslına uygun olduğunu söylüyor. Renklendirmelere garanti vermiyor. “Efes’te kullanılan boyalar üzerine bir inceleme bulamadım. Zaten bilginin büyük bölümü yok olduğundan bu canlandırmalara ihtiyaç duyuyoruz.”
Efes hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz bu bağlantıda ki yazıyı okuyabilirsiniz: http://www.sahindogan.com/efes-antik-kenti
Sanatçının diğer çalışmalarına göz atmak için: http://virtualreconstruction.com/