Kayıp Altın Şehir: El Dorado Efsanesi Aslında Nedir?

El Dorado efsanesi, Avrupalıların altın için bitmeyen aç gözlüğünü ve bu yeni toprakları parasal değerleri için sömürmeye yönelik şaşmaz dürtülerini özetler. “El Dorado” ismi “altınla kaplanmış” anlamına gelir.

Kayıp Altın Şehir: El Dorado Efsanesi Aslında Nedir?
Kayıp altın şehir Güney Amerika’ya dair bir efsane olduğu gibi, Avrupalıların kayıp bir uygarlığın zenginliğini arama öyküsünü de anlatır bizlere.

Yeni yerler görmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi sever misiniz? Eğer öyleyse, yalnız değilsin! Aslında yolculuk tutkusu insanlık tarihinin başlangıcından beri var olmuştu. Bu nedenle, birçok kişi Güney Amerika’nın yağmur ormanlarına ve dağlarına sonuçsuz bir yürüyüşe çıktı.

Ancak onların amaçları günümüz yürüyüşçülerinden biraz farklıydı. Amaçları orada var olduğuna inanılan altından yapılmış kayıp bir şehri El Dorado’yu bulmaktı. Ancak bilmedikleri şey bu şehrin, tek bir sabit yerden ziyade birçok efsanenin birleşimi olduğuydu. Bazı anlatımlarda El Dorado bir insan, bazılarında ise bir göl veya vadidir. Burayı bulduğunu iddia eden gezginlerin anlattıkları, yıllarca Avrupalı maceracıları harekete geçirse de El Dorado efsanesinin özü hep saklı kalmıştır.

El Dorado Efsanesinin Çıkış Kaynağı Nedir?

Kayıp Altın Şehir: El Dorado Efsanesi Aslında Nedir?
Kayıp altın şehir efsanesi bir çok kitaba ve filme de konu oldu.

El Dorado’nun kökenleri Güney Amerika’nın derinliklerinde yatmaktadır. Ve tüm kalıcı efsaneler gibi, El Dorado’nun hikayesi de bazı gerçekleri içeriyor. Bu gerçekler, son yıllarda eski tarihi metinler ve yeni arkeolojik araştırmaların bir kombinasyonu ile bir araya getirildi.

İspanyol kaşifler 16. yüzyılın başlarında Güney Amerika’ya vardıklarında, And Dağları’nın yükseklerinde, şimdiki Kolombiya’da bulunan bir yerli kabile hakkında hikayeler duydular. Muisca kabilesi, biri MÖ 1270’te, diğeri MÖ 800 ile 500 yılları arasında olmak üzere iki göçün ardından Kolombiya’nın Cundinamarca ve Boyacá bölgelerini işgal etmişti.

Efsaneye göre Muisca’lar, yeni atanan her kral için altın tozu ve diğer değerli hazineleri içeren bir ritüel uygulardı. Törenle ilgili anlatımlar farklılık gösterse de bir anlatıya göre yeni bir lider atandığında, yeni kral Guatavita Gölü’ne getirilir, burada çırılçıplak soyulur ve altın tozuyla kaplanırdı. Sonrasında da kral bir kayıkla Guatavita Gölü’nun ortasına gelip, güneş en tepedeyken yanında getirdiği hazine ile birlikte suya dalardı.

El Dorado
Kralın tamamen çıplak olan vücudu, reçineyle kaplanıyor, üzerine küçük bir üfleme borusuyla altın tozu üfleniyordu. Devamında kral bir kayıkla Guatavita Gölü’nun ortasına gelip, güneş en tepedeyken yanında getirdiği hazine ile birlikte, suya dalıyordu. Günümüzde Guatavita Gölü.

Yani aslında “El Dorado” bir şehir değil, bu ritüelin merkezinde yer alan krala bir göndermeydi. Ancak her ne kadar amaç bu olsa da bu isim kısa sürede kayıp altın bir şehirle eşanlamlı hale gelecekti.

Kayıp Altın Şehir Efsanenin Arkasındaki Gerçek

Bu hikaye kısa zamanda her yere yayıldı. Artık Avrupa’da, Güney Afrika veya Orta Amerika’da El Dorado isimli çok zengin bir yer olduğu, halkın altın süslemeli elbiseleri, altın kaplanmış yollan konuşulmaya başlanmıştı. O andan itibaren İspanyol istilacılar efsanevi Altın Krallığı bulmak için hiç durmadan araştırmaya başladılar.

Kayıp Altın Şehir: El Dorado Efsanesi Aslında Nedir?
Kolombiya’nın Bogota şehrindeki Altın Müzesi’nde sergilenen bu antik sanat eserinde tasvir edilen sahne, efsanenin kökenini göstermektedir. Efsane, festivaller sırasında kendini altın tozuna bulayan ve ardından bir saldan Guatavita Gölü’ne dalan bir Muisca kralından bahseder.

İspanyollar altın şehri bulamadılar ama 1545’te Guatavita Gölü’nü bulup kurutmaya çalıştılar. Bunu yaparken kıyılarında altın buldular ve bu da gölün devasa bir zenginlik içerdiğine dair şüphelerini artırdı. Ancak gölü daha fazla kurutmayı başaramadılar. Guatavita Gölü’nde başka aramalar da yapıldı; ancak kimsenin hazineleri bulma şansı yoktu. Bir çok kişi, açgözlü kralların hayal ettiği hazineleri bulamadan hayatlarını kaybetti. Kolombiya hükümeti 1965 yılında gölü koruma alanı ilan ettiğinde tüm aramalar durma noktasına geldi.

Sonuç olarak

Birçok kişi için El Dorado gerçek bir şehirdir ve bu şehri keşfetme arzusu büyüktür. Biraz açgözlülük, biraz şöhret arzusu, biraz da eski bir efsanenin gizemlerini çözme arzusu tarafından yönlendirilen bu kişiler, El Dorado’yu bulma umuduyla fetihlere çıktılar. Efsaneler değişip dönüştükçe altın şehrin konumu da değişti.

Portraits of rulers of Muisca 1
Muisca kesinlikle gerçek bir kabileydi ve antropolojik analizler, altının kültürlerinin merkezi bir parçası olduğunu gösterdi. Ancak bu altın, zenginliğin bir sembolü değildi, yalnızca dini bir motif  olarak kullanıldı. Muisca hükümdarlarının portreleri 

El Dorado’yu bulmaya yönelik en son girişim 2000 yılında gerçekleşti ancak elbette altın şehir bir kere daha bulunamadı. Daha sonra 2001 yılında İtalyan arkeolog Mario Polia, 1600’lü yıllardan kalma, potansiyel olarak El Dorado olabilecek bir şehrin tanımlarını içeren bir belge keşfetti. Peru’nun Paratoari bölgesinde bulunan bölgede aletler ve insan yapımı yapılara dair kanıtlar ele geçirildi.

Sonucunda El Dorado’yu arama çalışmaları yüzlerce yıla ve Latin Amerika’nın geniş bölgelerine yayılmış, büyük paralara ve yüzlerce hayata mal olmuştur. Bazıları için aramaya devam etmenin maliyeti ve risklerinin buna değmeyeceği açık hale gelirken, diğerleri kayıp altın şehrini bulmaya kararlı gibi gözüküyor.

Yazının devamında ayrıca göz atmak isterseniz: İndus Vadisi Uygarlığı: Bir Toplum Savaşmadan Nasıl Hayatta Kalır?


Kaynaklar ve ileri okumalar: 

YolveMacera

Sibel Çağlar

Merhaba. Matematik öğretmeni olarak sürdürdüğüm hayatıma ilerleyen süreçte doğa sporlarını ve içerik üreticiliğini eklemeyi tercih ettim. Bilim, tarih ve coğrafya ilgi alanlarımın başında geliyor. Severek üretiyorum ve ürettiklerimi yayınlıyorum. Yolculuğumda bana eşlik ettiğiniz için teşekkürler.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu