Bir Refah Ülkesi Norveç

Kültürleri Doğu ve Batı olarak ikiye ayırır, İskandinav kültürlerini bu gruplandırmada Batı kültürüne dahil ederiz. Ne var ki; Vikingler’in torunları birçok konuda diğer Avrupalılardan farklıdır.

1970’lerin başında denizlerinde bulduğu petrol rezervlerinin devlet tarafından kontrol altına alınıp, sadece halk yararına kullanılmasını öngören devlet politikasının başarılı bir şekilde uygulanmasıyla dünyanın en refah ve en zengin ülkesi haline gelen Norveç’te fakir olma kriterleri birçok ülkeden daha farklıdır.

Norveç’te herkes temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeli hatta yılda en az iki hafta tatil yapabilmelidir. Avrupa’nın en pahalı ülkesi olsa da, bu Norveçlilerin alım gücünü pek etkilemez. Aileler haftada bir gün lokantada yemek yer, yılda en az bir kere yurtdışına tatile gider, kendi evlerinde otururlar. Norveç kültürü baskıcı, kuralcı ve saygı üzerine kurulu bir kültür değildir. Ulusal ve tarihi değerlere bağlılık devam etse de Norveçliler popüler kültüre ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla adapte olabilirler. Modern Norveç kültürü medya araçları ve kurslar aracılığıyla öğretilir. Ayrımcılık ve kötü muamele, trafikte yeni güvenlik önlemleri gibi birçok konuda kurslar ve seminerler düzenlenerek tüm halkın bilgisi güncellenir.

Mesafeli, mütevazı, müteşekkir

Tipik bir Norveçli mütevazı, gösterişsiz ve mesafelidir. Özellikle nezaket kodları Doğu ve Avrupa kültüründen farklıdır. Her ne kadar “buyurun” ve “teşekkür ederim” günlük hayatta en sık duyulan kelimeler olsa da, birçok yabancı Norveçlilerin kibar olduğunu düşünmez. Norveçli dakik ve nettir, kuralları pek ihlâl etmez. Misafirliğe tam söz verdikleri vakitte gelir, mesai saati bitimini (16.00) bir dakika geçe iş yerinde kimse kalmaz. 10 kron borç vermişse iadesini bekler, market kasasında 1 kron çıkışmamışsa mal satın alınmaz, yarım kadeh şarap içilmişse bisiklet bile kullanmaz, yayaya yol verir.

Kişisel mahremiyet çok önemlidir; özel sorular sorulduğunda ya da sınırları ihlal edildiğinde rahatsızlıklarını hemen belli ederler. Otobüste, kuyrukta aralarında olabildiğince mesafe bırakırlar. Habersiz ev ziyareti hoş karşılanmaz. Çocuklar başının okşanmasından hoşlanmaz.

Ev ortamında keyif yapmayı çok severler. Keyif yapmak için gerekli en önemli iki şey; mum ışığı ve odun ateşidir. Ateş ve ışık, huzur ve mutluluk verir Norveçliye.

Kendi evlerinde, misafirlikte, okulda, sağlık ocağında ayakkabılar kapıda çıkartılır. Her öğrencinin okulunda, her çalışanın iş yerinde her gün kullandığı kendine ait bir çift terliği vardır. Lokanta ve kafelerde de evlerindeki gibi rahat etmek isterler; bu yüzden de bu gibi yerlerde ayakkabısız dolaşmak ve ya çanta ve ceketlerini evdeki gibi yere atmak hoş karşılanır bir durumdur.

Sosyalleşmenin çok önemli olduğunu düşünürler ama iletişim konusunda başarılı olmadıklarını da kabul ederler. Okul, kurs ya da iş hayatında insanları birbirine kaynaştıracak birçok faaliyet düzenlenir. Birbirlerini yakından tanıyıp ortak bir şeyler yapmaları öğütlenir. Proje veya ödevler tek başına değil gruplar halinde yapılır, yemekhanede tek başına yemek yiyorsan psikolojik bir sorunun olduğu düşünülür. Birçok Norveçli yaşadığı refahın ne kadar yüksek olduğunu ve ne kadar şanslı olduğunu bilir ve bir şekilde vicdanını rahatlatmak ister. Kızıl Haç ya da Uluslararası Af Örgütü gibi örgütlerin binlerce aktif üyesi vardır ülkede. Ama bütün bunlar yoksul ve acı çeken ülkelerle empati kurabilmesini sağlayamaz, zira her Norveçli yılda 100 kilo yenilebilir yemeği çöpe atmaktadır.

Tam olarak “imece” kelimesinin karşılığı olmasa da “dugnad” bugün de çok önemli bir geleneksel değerdir Norveç’te. Her mahalle ortak kullandıkları alan ve binaların bakım ve temizliğini kilisenin çitlerinin yenilenmesi gibi işleri zorunlu olmayan ama çoğunluğun katıldığı bu imece çalışmasıyla halleder. Norveç’te alkol tekelden, belirli saatlerde satılır ve aşırı pahalıdır. Misafirliğe ya da toplantıya giderken herkes kendi içkisini yanında getirir ve başkasıyla paylaşmaz.

Resmiyet ve hiyerarşinin olmadığı kültür

Başka kültürlerde pek görülmeyen başka bir Norveçlilik özelliği ise “sizli bizli” konuşma kalıplarının kullanılmamasıdır. Herkese “sen” diye hitap edilir. Çok az iş sektörü resmî giyinmeyi gerektirir, Norveçliler iş yerlerinde, seminerlerde rahat ve basit kıyafetleriyle bulunurlar, kadınlar gündüz vakti pek makyaj yapmaz. Bay, Bayan, Efendim, Sayın gibi sıfatlar kullanılmaz. Kral bile sadece “kral”dır, sayın ya da ekselansları değil.

Eller cepte konuşmak nezaketsizlik işareti değildir. Patronla konuşurken ceketin önünü iliklemeye gerek yoktur. Norveçlilere göre eleştiri kaldıramayan ya da kendinden farklı görüşlere müsamaha gösteremeyen kişi patron ya da müdür olamaz. Her yaşta Norveçlinin olmazsa olmazı sırt çantası ve bisiklettir. Resmî ya da abiye bile giyse, sırt çantasını taşır, bisikletine biner. Norveç’te standart bir sırt çantasında beslenme çantası, su şişesi, zemin ıslaksa üzerine oturmak için küçük bir plastik şilte ve değişken hava şartlarına göre yedek kıyafetler bulunur.

Tramvaya binen Kral, şınav Çeken Başbakan

Norveç kralı Olav tramvayda

Kraliyet ailesi üyeleri ve politikacılar da diğer Norveçliler gibidir. Herkes ulaşılabilir ve yargılanabilir. Başbakana postanede kuyruk bekliyorsa kimse sırasını vermez. Norveçli yöneticiler eleştiriye açıktır ve sıklıkla televizyon programlarında hesap verirler. Yanlış bir icraatta ilk önce ulusal medya olayı ortaya çıkartır ve ilgililerden hesap sorar. Norveç kralı Olav 70’li yıllardaki petrol krizinde ekonomiye destek olmak için tramvay ile yolculuk yapmış, 1959 doğumlu başbakan Jens Stoltenberg, bir sağlık programda diğer yarışmacılarla aynı şartlarda yarışmış ve 23 adet düzgün şınav çekebildiğini ispatlamıştı.

Ulusal beraberliğin çok belirgin hissedildiği Norveç’te ulusal bayram 17 Mayıs’ta kraliyet ailesi ve hükümet tüm halkla beraber geleneksel kıyafetleri Bunad’ı giyerek sokaklarda yürüyüş yapar. Halkın hemen hemen hepsinin katıldığı 17 Mayıs bayramı, Norveç’in en coşkulu günüdür.

Adalet ve hoşgörü

Kadın, erkek, zengin, fakir, yaşlı, özürlü, eşcinsel ve ya bağımlı, herkes aynı haklara sahiptir Norveç’te. En çok üzerinde durdukları “eşitlik ilkesi” Norveçlilerin karakterini de belirler. Kıyafetinden, kullandığı arabadan ya da konuşma tarzından kimin ne kadar para ya da itibar sahibi olduğu anlaşılmaz. Aynı felsefeyle Norveçliler kendini veya çocuğunu başkalarının yanında övmeyi de sevmezler.

Hoşgörünün gerçek anlamda hakim olduğu bir kültürdür Norveç kültürü. Sokakta kendisini rahatsız eden bir olayla ya da kişiyle karşılaşsa gidip şahsen muhatap olup, rahatsızlığını söylemek, hele kavgaya tutuşmak hiçbir Norveçli’nin teşebbüs edeceği bir hareket değildir. Durumun ehemmiyetine göre ya direk polise haber verir ya da gazetelerin okuyucu mektupları köşesine mektup yazar.

Norveç medyası ufak bile olsa yaşanılan her türlü haksızlığı ülkenin gündemine getirip tartışmaya açar, haksızlığa uğradığını söyleyen tek bir kişi bile olsa konuşmasına ve kendini savunmasına olanak verilir.

Kadın ya da erkek mesleği diye bir ayrım yoktur. Erkekler hemşire, çocuk bakıcısı, kadınlar üst düzey yönetici veya başpiskopos olabilir. Eşcinsellerin evlenmesi ve evlat edinmesi yasaldır. Eşcinseller istedikleri işte çalışabilir, din insanı olabilirler. Toplumsal düzeni ve adaleti korumak için birçok yasak vardır Norveç’te: 18 yaş altına solaryum servisi satmak, seks ticareti yapmak, pazar günleri çalışmak, bazı malların ithalatı ve reklamı vs. Fakat Norveçliler “yasak” kelimesinin kışkırtıcı bir ifade olduğunun tecrübeyle sabit olduğunu bilirler ki, “yasaktır” yerine başka kelimeler kullanırlar: zorunlu, mecburi, izin yok…

Herkese eşit ama çocuklara daha eşit adalet

Norveç’te adalet herkes için vardır ama en çok çocuklar içindir. Anne ve babanın kendi isteklerine göre bölüştüğü ücretli bir yıllık doğum izinleri vardır. Çocuk yapmak için evlenmek şart değildir, çoğunluk sadece “partner sözleşmesi” yapar. Tek kardeş çok ender görülen bir durumdur. Boşanan anne babalar genellikle birbirine küsmez, yeni partnerleriyle birlikte birbirlerini ziyaret etmeye devam eder, diğer eşlerden olan çocukları birbiriyle kaynaştırırlar. Babalar yapamayacakları tek şeyin çocuk emzirmek olduğunu bilir ve çocuk bakımıyla ilgili diğer bütün işleri anneler kadar iyi yaparlar. O yüzden sokaklarda her yaştan ve her tarzdan birçok erkeği bebek arabası sürerken görmeniz olağandır burada.

Çocuk dövmek büyük suçtur. Çocuğa, fiziksel olmasa bile, herhangi başka bir kötü muamele yapıldığı keşfedildiğinde çocuk kendi ailesinden alınıp koruyucu aileye verilir.

Okullarda ya da aile içinde disiplin konusu üzerinde fazla durulmaz. Zaten çocuklar çok erken yaşta sorumluluk almaya ve kendi kararlarını vermeye başlarlar. 18 yaşına geldiğinde hâlâ ailesiyle yaşayan çok az çocuk vardır.

Norveçlinin doğa ile ilişkisi

Dağlık bir coğrafyaya sahip ve kıyı şeridinin tamamı derin fiyortlardan oluşan ülkenin insanları dünyanın en çok tüketen milleti olsa da, doğayı en seven ve en temiz tutanıdır. Her fırsatta şehirden uzakta bir dağın tepesinde, ya da fiyortların dibinde kendi inşa ettiği tatil evlerine (hytte) kaçar Norveçli, kendini dinlemek ve doğaya daha yakın olmak için. Çok basit ve sade görünüşlü, çimden çatısı olan bu kulübeler aslında tamamen teknolojik aletlerle donatılmıştır. Bu evler kışın uzaktan kumanda ile ısıtıldığı için eve varır varmaz “keyif yapmaya” başlanabilir.

Norveç’te güneş kutsaldır. Güneşe hasret Norveçli, ısıtmasa bile güneş altında kalmayı çok sever. Özellikle mayıs ayında ortaya çıkan yılın ilk sıcak güneşi iş yerlerinin paydos, okuldaki derslerin iptal olması için geçerli bir sebeptir.

Temiz hava Norveçliler için en temel ihtiyaçlardan biridir. 0-100 yaş arası her Norveçli hava şartları ne olursa olsun günün en az bir saatini ev dışında geçirir. Norveç havasına güven olmaz; kutlama, protesto, piknik, kayak, yüzme ve ya tırmanış yapmak için uygun hava şartını beklemeye gerek yoktur.

Doğaya meydan okumayı seven Norveçlilerin ulusal kahramanları 1888’de kayakla Gröland’ı bir uçtan öbür uca kayaklarla geçen Fridtjof Nansen, 1900’lerin başında hem Güney hem de Kuzey Kutbuna ilk ayak basan bilim adamı Roald Amudsen ve okyanus kâşifi Thor Heyerdahl’dır.

Çok soğuk bir ülke olmasına rağmen Norveç’te “açık hava yuvaları” vardır. Yuva çocukları bütün gün dışarıda vakit geçirir, çok rüzgar veya tipi varsa kurdukları yörük çadırında otururlar. Aslen açıkhava yuvası olmasa da, diğer tüm çocuk yuvaları yılda en az bir hafta, muhitlerine yakın bir orman içinde ya da bir fiyort kıyısında geçirirler zamanlarını. Her altı saatte bir çok belirgin bir şekilde gelgit olayının yaşandığı ülkede, suyun çekilmesiyle ortaya çıkan deniz tabanının bir ismi vardır: “fjæra”. Çocukların en sevdikleri doğa aktiviteleri fjæra gezileridir.

Norveç’de yabancı olmak

Norveç’te, 5 milyonluk nüfusunun yüzde 12’sini yabancılar oluşturur. Yabancılar yeme-içme ve inşaat sektörlerinde belirgin bir şekilde etkindirler, çocuk bakımı ya da yabancıların ülkeye entegrasyonunu sağlayan devlet kurumlarında yoğun olarak görev alırlar. Fakat ülke kültürünü genel olarak etkileyen diğer iş alanlarında fazla faal değildirler.

Üç ana dilin (Bokmål, Nynorsk ve Sami dili) ve neredeyse her semtin kendine has bir şivesinin bulunduğu Norveç’te yaşayan İsveç ve Danimarka vatandaşları da kendi dillerini konuşmayı sürdürürler. Şiveli konuşmak o kadar önemli ve yerleşik bir olgudur ki, üniversitedeki profesör ya da ulusal kanaldaki haber sunucusu iş başında kendi şivesiyle konuşmakta bir mahsur görmez. Bu yüzden de, kurslarda bir şekilde yazı dilini öğrenmişse de, ülkeye yeni göç etmiş yabancıların konuşulan dili ve kültür kodlarını öğrenmesi ve dolayısıyla Norveçlilerle kaynaşması zaman alır.

Norveçliler genelde kısa ve açık cümleler kurarak konuşurlar. “Afedersin bir şey sorabilir miyim?” yerine sesli harfi uzatarak “Sen!” (du!) derler, mesela. “Hei!” hem merhaba, hem hoşçakal anlamına gelir ve bazen iki kişinin karşılaşmasında konuştukları iki hei’i geçmez.

Doğal olarak Norveç’te özlediği ve beklediği sıcak muhabbet ortamını bulamayan bazı yabancılar, sokakta ya da yolculukta kendine yakın kültürden biriyle tanıştı mı saatlerce hararetli bir şekilde sohbet eder. Zaten otobüsteki gürültünün sebebi Norveçli ergenler değil ise sohbet eden yabancılardır genellikle, zira Norveçliler tanımadıklarıyla sohbet etmez.

Otobüsteyken ayakta yolculuk yapan yaşı geçkin bir kadına gayri ihtiyari yerinizi vermek isteyebilirsiniz, ama bu yaşlı teyzenin hoşuna gitmeyebilir. Çünkü O kendisini bizim onu gördüğümüz kadar yaşlı görmüyordur, dolayısıyla kendini yardıma muhtaç da hissetmiyordur. Kısacası Norveçliler yardıma ihtiyaçları olunca kendileri isterler, istemeyene de yardım etmezler.

Yabancıların öğrenmesi gereken başka bir konu da, eğitimlerine uygun sevecekleri bir iş bulmak için önce çevre edinmeleri gerektiğidir. Gazete veya internet sitelerinde yayınlanan iş ilanlarının çoğu, özellikle kamuya ait olanları, eşitlik ilkesinin bir uygulamasıdır. İşe alınacak kişi kuvvetle muhtemel önceden kararlaştırılmış, işyeri içinde stajyer veya terfisi gelmiş birisidir. Lakin eşitlik ilkesi gereği Norveç’te yeni bir pozisyon açıldığında anons edilmeli ve tüm başvurular değerlendirilmelidir.

En büyük zorluklardan biri de dışarı çıkarken ne giyileceğidir. Mevsim geçişlerinde aynı gün içinde hava sıcaklığı 20 derece değişebilir. En az üç ay hiç kararmayan, neredeyse yılda 300 gün yağış alan Norveç’te hava, özellikle kuzey bölgelerde neredeyse 6 ay aydınlanmaz. Her türlü hava koşuluna karşı profesyonelce giyinmeyi başaran Norveçlilerin bir deyişine göre “kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır”.

Norveç’te turist olmak da zordur. Yazın yeşil ve mavi, kışın beyaz ve gri; en güzel doğa manzaralarının birçoğu Norveç’tedir, ama onlara ulaşmak için uzun tırmanışlar yapmak gerekir. Gene dünyanın en güzel doğal gökyüzü gösterisi “Kuzey Işığı” da kışın Norveç semalarında ışıldar fakat Kuzey Işığını görebilmek için dondurucu soğukta gökyüzüne saatlerce bakıp beklemek gereklidir.

Misafirperverliği ile tanınan ülkelerde yabancıya her yerde misafir muamelesi yapılır ama Norveçliler yabancıların kendi kültürlerinin öğrenmesini ve uygulamasını bekler. Bu ülkenin kültürünü sevmek, Norveçli yakın arkadaşlar edinmek anlaşıldığı üzere zor ve uzun bir süreçtir ama olursa kalıcıdır. Böylesine katı ve düz bir kültürde iki taraf da birbirine karşı birçok önyargı biriktirmiştir, ama bu konuda da son noktayı gene melodik bir biçimde Norveçliler koymuştur : “Önyargılar ahmaklar içindir” .

Deniz Alan Held

Yazının tam metni: https://m.bianet.org/biamag/yasam/147573-kultur-penceresinden-norvec

YolveMacera

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı

Reklam Engelleyici Algılandı

Yazımızı okumaya devam etmek için reklam engelleyicinizi kapatır mısınız?